Gaziantep Üniversite Hastanesi Haber Bülteni

Editör Doç. Dr. Murat Taner Gülşen Yazılar


PERSONELDEN HABERLER

Hastanemizin personeli Ali Kartal’ın bebeği dünyaya gelmiştir.

MEDENİYET ve ÖLÇÜTLERİ (Üçüncü Bölüm)

Medeniyet tek başına, ne giyim kuşam, ne sanayideki gelişmeler ve ne de teknolojiyle ölçülendirilebilir.

MEDENİYET ve ÖLÇÜTLERİ (İkinci Bölüm)

Bir topluluğun medeniyet düzeyini anlamak için öncelikle medeni olmak gerekir, çünkü yaşın kuruluğunu eli kuru olmayan anlayamaz..

MEDENİYET ve ÖLÇÜTLERİ (Birinci Bölüm)

Kültür; bir kavmin maziden gelen duygu, düşünce, töre ve dininin (inanç) etkisi altındaki anlayışlar bütünü, medeniyet ise; benzer kültürlere sahip daha büyük toplulukların yaptıkları/ettikleri şeylerin, sistemleşmiş hukuk, sanat, estetik ve düzenler manzumesi..

MUTLULUK ve SEVGİ

Kampanella'nın Güneş Memleketi özentisi halinde mutluluk arayışları, çağlar boyu akılları kurcalamış ve gerçek mutluluğun dış yüz kabartısında mı içte mi olduğu suali tartışılıp durmuştur.

DÜŞÜNCE MİMARI KELİMELER-2

Konuşmak, düşünmeye yaradığına göre, ne kadar çok kelime, o kadar çok düşünce.. Her kelime bir ihtiyaca binaen çıkar ve toplumun duygu ve düşüncelerini mühürleyen ifadeler halinde heykelleşir.

DÜŞÜNCE MİMARI KELİMELER-1

Zekâ; iyiyi kötüden, akıl ise; iyiyi daha iyiden, kötüyü de daha kötüden tefrik eder (Ayırt eder). İlki, hayvanları da içine alan geniş bir popülasyona, ikincisi ise sadece insana mahsus..

TEKÂMÜL

Çizgi, bir noktalar bütünüdür; o noktalar başka noktaların, başka noktalar da diğer başka noktaların birleşmesinden oluşur.

TAVİZ, TABİİ SAPMA ve DEĞİŞİM

Mihenk, her şeyin kendisine nispet edilerek değer bulduğu mutlak doğru.. Havadan, sudan, güneşten etkilenmeyen ve daima doğruyu gösteren değişmez hakikat..

EKOLLERİN YIKILIŞI

İnsan büyütülse kâinat, kâinat küçültülse insan olur. İnsanda ne varsa kainatta da o.. Toplum değerlendirilirken de indeks vaka olan insan, bir beşer olarak ele alınıp aynı prensiple ölçülendirilebilir.

EŞİTLİK ve GLOBALLEŞME (Birinci Bölüm)

Eşitlik… Her yerde, her şeyde, her oluşta bir eşitlik.. Boyda, kiloda hatta cinsiyette bile eşitlik... Herkesi, aynı boy seviyesine getirerek hizalayan bu kavram, bugün bambaşka bir mefhum halinde tüm dünyayı tesiri altına almış, yayılıyor.

HAREKET ve OLUŞ (Birinci Bölüm)

Akan su kir tutmazsa, sebebi hareketliliktir. Kokuşması için bir suyun durağan olması yeter.. Vücutta da durum aynı; doku dışına taşmış bir sıvı, devir daim yapmadığından dolayı kısa sürede enfekte (mikroplu) olur.

KABALIK ve TEKÂMÜL

Her yaratılan, kendi içinde daha mükemmele doğru bir evrilme, bir tekâmül halindedir; ve bu tekâmül namütenahidir.. Gelişimini tamamlayanlar başka bir âleme geçer. Anne rahmindeki tekâmül dünyanın, dünya ise ahiretin mekânsal hazırlayıcısıdır. Ahiret, bu daimi tekâmülün sonsuz mesafelerdeki yeridir ve orada da devam edecektir.

KAN, TER ve GÖZYAŞI

Yüce değerleri kullanarak ahkâm kesmek ve bu sayede toplumu dizayn etmek, tersinden, değersiz ve aleladeleştirici bir etki yaparak, dokunulamaz denilen kıymetleri örseleyip, onu, işportacı malı mesabesine indirebilir.

KILAVUZU KARGA OLANIN

Toplumda atıl olarak duran, işlenmemiş bilgiler (Data, veriler), bir sonuç elde etmek için yeterli değildir. Mesela Türk toplumundaki şeker hastalarının varlığı, bu bağlamda tek başına bir datum (Veri) iken, onların sayısal miktarının hesaplanarak, söz gelişi, kan şekeri düzeyine göre tasnif edilmesi, artık işlenmiş, kullanılabilir bir bilgidir (Malumat, enformasyon).

FİKİR DİYARESİ

Eşya, serapa fikir olup, görünen âlem de, mücerret fikrin müşahhas numunesi halinde tecellisinden ibarettir.

ÖLÜM YOK!

Biyolojik anlamda canlı, enerjiyi dönüştürebilen metabolizmasıyla, moleküler düzeyde bir yaşam programı olan ve bu sayede kendi benzerlerini yapabilecek kabiliyete sahip biyolojik yapılar bütünü, canlılık da, işte bu biyolojik yapıların mütenasip çalışması..

ÇAP ve ÇEVRE

Bir insanın çapı, kaygılarıyla ölçülendirilebilir. Mesela kendi âli menfaatini düşünen bir zat, olsa bile, kendi çapında bir adam olur. Vatan, millet çapında kaygı taşıyan cins bir kafanın kalibresi, memleket çapında..

ÖLÇÜ

Saygı; içinde bir miktar sevgi ve mutlaka korkunun eşlik ettiği bir haşyet, bir ihtiram duygusu.. Sevgi; tutkuya varabilen yakın bir alâka, bir muhabbet hissi.. Sevgisiz saygı olabildiği gibi, saygısız sevgiler de olabilir. Saygıdaki korku; hürmetten, çekinmekten, kutsallıktan, her ne sebepten gelirse gelsin, bir serfüru (Baş eğme) hamlesini iktiza eder (Gerektirir).

DUYGULAR - DÜŞÜNCELER

Duygular düşünceyi, düşünce de davranışları doğurur.. Bunlar bir müsellesin (üçgen) kenarları gibi birbirini takip ederek, biri diğerine tesir eder. Dolayısıyla davranışın altında yatan düşünce, ortamın atmosferinden, havada uçuşan latif cisimciklerden veya henüz vücut bulmamış duygulardan menşe (orijin, köken) alır. Bu nedenle duygular müspet, eşya ve hadiselere bakış muhkem olmalıdır. Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen ise hayatından lezzet alır..

FİKİR ÇİLESİ

Ahlak, erimiş fikirdir. Fikre muhtacız.. Fikirsizlik her musibetin başı, ona malikiyet ise her şeyin ilacı.. Toplumların sevk ve idaresi, kavimlerin barış ve kavgası, zenginlik-fakirlik, hatta en büyük ibadet bile onunla..

YÜKSEK GAYE

İdealler ve inançlar dogmadır.. Doğruluğu sınanamaz, denenemez.. İnanç; yaşanarak benimsenecek bir hayat tarzı olduğu halde, ideal; gayret etmekle ulaşılamayan bir ufuk çizgisi.. Yaklaştıkça uzaklaşan, her varışın ötesinde bir menzil, bir arayış.. İdeal, ütopyadan farklıdır. Ütopyada ufuk çizgisi bile gözükmez. Çünkü ütopyada “Muhal farz” meselesi söz konusudur. Yani hayali bile mümkün olmayan.. Dört kenarlı bir üçgen hayali kadar imkansız.. Bu konu, Kampanella’nın güneş memleketi ya da yakın zamanda yıkılışına şahit olduğumuz doğu bloğu ülkelerdeki hayali yönetim ütopyası ile misallendirilebilir.

AKLIN ATROFİSİ

Akıl, insanoğlunun en büyük haysiyeti. Onsuz insan olunmaz, belki beşer kalınır. Bununla birlikte, kemalat yolunda “Ne onunla olur ne de onsuz..” prensibi, maveraya ulaşmada bir paradoks oluşturur. Tabiri caizse, Ay’a çıkmak için önce herhangi bir vasıtayla NASA’ya gitmek.. Onunla.. Daha sonra, “Ne sevdalar serde, bıraktım gerilerde” diyerek, bildik bütün vasıtalardan sıyrılıp, bir uzay mekiğiyle göğe yükselmek.. Onsuz.. Kesbî ilim, vehbî ilim meselesi.. O sırlı, o tül kadar ince hakikati, aklı, hesaba çekmek için, ne gariptir ki yine onun manivelasına muhtacız.

NADAS

Aynştayn’a kadar 3 buutlu olduğu zannedilen maddenin zaman buutu, eşyanın ebatları arasında belki de en can alıcısı.. Fırından henüz çıkmış taze bir ekmeğin içerisinde un, tuz ve maya müsellesinden başka ateş ve zamanın da yer aldığı hakikati, en ilmi vesikalarla, atalet ve izafiyet teorisi mimarının getirmiş olduğu büyük doktrinde gizli.. Ateşi görüp, orada bir süre de (Zaman) bekleyen hamur, bu sayede ancak ekmek (Nân-ı aziz) halini alabilir.. Ateşin harı, zamana mukayyet olarak hamuru pişirir.

HAYAT

Eşyayı ayrı ayrı tefrik ederek müstakil nesneler halinde algılama gayreti, hayatı hiç tanımamak ve hakikatlerden kopup, kendi çizdiği minyatür bir dünyanın hadimi olmak anlamına gelir. Oysaki gerçek hayat, cümbüş ile esefin, ihtişam ile hezimetin içi içe derç edildiği muhteşem bir bütünlük arz eder. Bu insicam içerisinde, iyiyi kötüden, güzeli çirkinden ayırt etmek vazifesiyle mükellef olan insan, bu ameliye esnasında göstermiş olduğu aksiyon ve reaksiyonlardan mesul.. Zaten hayat bu nedenle, bir satranç oyunu gibi muhtemel eylemleri düşünerek plan yapmaktan ziyade, tavla gibi, gelen zara göre hamle belirtmeye benzer.. Bununla birlikte, anlık kararlarla verilen tepkiler şaibeye açık ve izaha muhtaç olduğundan, “mars” olma tehlikesini de her zaman beraberinde getirir.

DÜZENLİ DÜZENSİZLİK

Bir şeyin “iyi” olduğu hükmünü vermek için bütünüyle iyi olması gerekmediği gibi, “kötü” olduğu mührünü basmadan önce de o şeyin büsbütün kötülük abidesi olması icap etmez.. “İyi” veya “kötü” olma hali yeknesaklık (Tekdüzelik) arz etmediğinden, “iyi” ve “kötü”ler, bir bütün içerisindeki yüzdeliğine göre değerlendirilir.

TEFESSÜH

Her oluşum mükemmelliğe doğru yol alırken kompleks (Karmaşık) hale gelir ve kompleks oldukça da bünyesinde daha çok mekanizma taşır (Tekâmül). Bu girift yapının unsurları ona ekmeliyet (Kusursuzluk) sağlayacak fakat aynı zamanda da yok oluşunun tohumlarını barındıracaktır. Çünkü bir mekanizma ne kadar fazla öğe içeriyorsa istatistiksel olarak o kadar çok bozulma oranına sahip olur. Zira her öğe başına düşen bozulma oranı, permütasyon hesabına göre oranların birbiriyle çarpılmasından ibarettir. Bu nedenle tekdüze ve basit oluşlar içerisinde bozulma ihtimali düşük kalmakta, çok unsurlu mekanizmalarda ise bozulma ve teklemeler daha fazla olmaktadır.

SONSUZLUK

Kâinatta ilahi kudret eseri olan her şey, yuvarlağın sırlarına bezenmiş küre şeklinde bir siluet arz eder… Gözün gördüğü ya da ilmin keşfettiği, kul yapısı olmayan her şey.. Yuvarlağın gizemi, pi sayısında gizli.. Pi sayısı ise, sırlar içerisinde matematiksel bir hususiyet belirten sadece bir numune.. Henüz 1 metreyi 3 eşit parçaya bölemeyen insana aşk edilen bir şamar.. İnsanın suratına adeta bir tokat gibi inen bir hakikat.. Böldükçe küsuratı çıkan, çıktıkça sonsuza uzanan sayılar dizini.. Bu namütenahi (Sonsuz) gidişin üzerindeki esrarlı peçe sıyrılıp atılsa, ortada O’ndan başka bir şeyin olmadığı apaçık görülecek (Vahdet-i vücut).

TEBLİĞ - TELKİN

Bir şeyin olması için “Yap, et” şeklindeki ifadelerle yapılan tebliğdense, o yapılacak şeyin siyak ve sibakını (öncesi ve sonrası) ortaya koyucu bir izahtan sonra, son noktayı koyma işini ferdin şahsına bırakma hamlesi, tebliğden daha etkili olan telkin metodunu iktiza eder.

KELİMELER

İlmin, en kestirme tanımı; “Eşyanın adını bilmek” tir. Maverada, bilgi testini eşyanın adını sorarak yapan kudret, yanıt veremeyenlere veren karşısında secde emriyle, bilgiye atfedilmesi gereken değeri gözler önüne serer. Muhtemelen kelimelerle yapılan bu sınav, kelimeyi, tam ve peşin bir kıymet hükmü halinde hak ettiği yere oturtur. .

Sanat ve Tıp -2

…Bir sanat eserine bakarken, sanatçının geleceğe açılmış antenleri sayesinde gördüğü kadar keskin ve hususi bir bakış açısına sahip olmasa da, herkes kendi fikir ve kültürüyle bir kıymet hükmü ortaya koyacaktır. Bunu insan, akılla anlamanın çok ötesinde olan ve kağnı yavaşlığındaki akla göre şimşek hızında sayılabilecek sezişle (entuvisyon) kavrar. Olmak veya kıvam diyebileceğimiz bu anlayış ile eşyaya “estetik” isnat edilir ve ortak bir kabul ile mühürlenir. İşte bu ortak kabulün altında yatan sebeplerden biri de matematiksel bir orandır. Eşyadaki unsurların kendi içindeki mütenasip haline “Altın oran” diyoruz. Leonardo da Vinci’nin Mona Lisa adlı tablosuyla, ayçiçeği veya salyangoz arasında ortak bir özellik aransa, hepsinde de “Altın oranın” olduğu görülecektir. İtalyan matematikçi Fibonacci’nin bulduğu ve kendi adıyla anılan sayılar dizini bu oranın bulunmasını sağlamıştır.

Sanat ve Tıp

Sanat, soyut manada kâinatın sırlarını en çevik usulde aramanın müessesesi. Somut manada da, bu arayışta kullanılan eşyalar manzumesi. Sanatçı, işte bu hengâmede kendine has duygular anaforunda keşfettiklerini sergileyen seyyah…

Budama

İlim öğrenmede asıl gaye, öğrenilen ilmin tatbiki ve hayata aksettirilmesi olmalı. İlmiyle amil olmamak, bilginin, bilgeliğe yol vermemiş olması nedeniyle, kitap yüklü bir kütüphane halinde atıl kalmak anlamına gelir.

Adalet, Eşitlik

Hayatı, girinti/çıkıntı olmaksızın, düz bir zemin halinde, her platformda eşit görme gayreti, adaletsizliğin örneğiyken, bir şeyi hak ettiği yere koymanın adı adalet.. Bunun tersini yapmaksa zulüm..

Sille Etkisi

İdeal sahibi olmadan, eylemini sadece basit bir gayede düğümleme hamlesi sıradan bir ameliyeyken, ideler âlemine ait bir hedef belirten aksiyonlar ideolojik kabul edilir. Örneğin para kazanmak gayesinde olan bir şahsın “Bu parayla ne yapacaksın?” sorusuna vereceği cevap...

Hırs

Daha önce demiştik; insanlık neticeye bakar, oysaki öteler ötesinin üstün hesabı Hatice’ye.. O’na göre bir meselenin neticesi değil, o mesele halledilirken izlenecek yol önemli. Mesuliyet de işte bu yol haritasında, yapılan ve edilenlerden ibaret.

Disiplin ve Düzen

Fatih Sultan Mehmet’in kadı karşısında, gayrimüslim bir vatandaşımıza yaptığı bir haksızlık nedeniyle elinin kesilmesi ile karşı karşıya kaldığı ve bu meselenin de Osmanlıda adalet sisteminin ne denli sağlam olduğunun delili sayıldığı malum..

“Bir” Varmış “Bir” Yok muş

Bilgisayarın tüm çalışma sistemi “yok” veya “var” prensibine göre olup bu ikisinin arasını ifade edecek bir gri bölge tarif edilmemiştir, ihtiyaç da yoktur.

Çeşitlilik

Dünyada, içinde sadece tek bir unsur barındıracak ölçüde homojen (türdeşlik, yeknesaklık) olabilen hiçbir eşya yok. Ağaç kesilip masa yapılsa, ağacın damarları homojeniteyi bozar.

Artı Sıfır Eksi Sıfır Müspet Menfi İşler

Matematikteki sayı doğrusundan mülhem, sıfır noktasından sağa doğru ilerleme müspet (pozitif) bir hususiyet arz ederken, sola doğru atılan adım, menfi (negatif) bir hamle belirtir.

Dış-İç Meselesi Gölge Hakikat

Eşyayı, sadece aklın kuşattığı sınırlardan ibaret görüp, zamanla mukayyet bilmek, akılla, aklın ötesi (entüvisyon) hakkında hüküm vermeye benzer.

En Büyük Hile Hilesizliktir

“Bizi kandıran bizden değildir” fikrinin hadimi olan bir toplum, sırtını dayayacağı başkaca bir dünya görüşüne ihtiyaç duymadan dosdoğru bir hayat sürebilir.

Bedavacılık

Kolayına kaçayım derken asıldan olmak. Erdem, doğuştan gelen bir hususiyet olmayıp sonradan kazanılan bir haysiyettir diyen Sokrat, başını bu uğurda feda...

Hayat Memat

Yaşamı tarifte biyoloji bilgisine ihtiyaç varken, hayat söz konusu olduğunda metafizik ürpertiler en büyük yardımcımız.

Hepçilik Hiççilik

Başkaları varken yapmadığını yalnız kaldığında da yapmama haysiyeti, olgunlaşma ve terakkide gelinen noktayı göstermesi açısından ne kadar manidar.

Akıl ve Başarı

Başarı addedilen her olgu daha önce bir hayalden ibaretti. Hayali kurulmamış bir düşünce ve fikir, adeta ruhu olmayan bir beden.