Gaziantep Üniversite Hastanesi Haber Bülteni

ÇAP ve ÇEVRE


Bir insanın çapı, kaygılarıyla ölçülendirilebilir. Mesela kendi âli menfaatini düşünen bir zat, olsa bile, kendi çapında bir adam olur. Vatan, millet çapında kaygı taşıyan cins bir kafanın kalibresi, memleket çapında.. Oysaki fikir çilesi içinde, bir lokma su içse günlerce kıvranan ve yegâne tasası, ulvi emirler bütünü içerisinde, dosdoğru olmak borcunda hummalı bir kafa… Çapı, endişe duyduğu alana eş, kâinat büyüklüğünde olur.. Bu da ancak, peygamberî bir nasip meselesi.. 

İnsanın kıratı, üzerinde durduğu kıymet ile mukayese edilir. Kendi iaşesinden başka düşüncesi olmayan sıradan bir mizacın, kıymetli bir maden üzerinde oturmadığı muhakkak.. Fakat buna rağmen, bir damla mikyasındaki varlığını okyanusta eritmesi halinde, kuvvet ve kudreti okyanus çapına erer. Buradan bir numune halinde tekrar dışarıya sıçrasa, eski halin çok ötesinde, o artık okyanusun bir parçası hükmünde olduğundan, kıymet ölçüsü de okyanusa tahvil edilir.. Hakeza bir asker, bir sokak başını kesip de sokağı tutsa, halkın o askere olan itaat sırrı, askerin zahiri gücünde değil, temsil ettiği devlet erkinde aranır.. Çünkü arkasına aldığı güç ne kuvvetteyse, nüfuzun da o şiddette olması beklenir. Fakat her şeye rağmen, okyanusla varlığını hemhâl eden damlayı yine de, tüm temsil kadrosu içerisinde müstakil bir fert olarak ele alırız (Histopatolojik doku spesimeninde yapılan sitolojik inceleme gibi). Kıymet ölçüsü, toplulukta değil, zatta. Bütünde değil, parçada... Çünkü parça, bütünün habercisidir. Her koyun da kendi bacağından asılır..  

Hep ayrılık; isteğe varınca istek ölür,

Bir anda ölseler de insanlar tek tek ölür.   NFK

Hücreler, içinde bulunduğu dokunun rengini alır. Bireyselleşip, ayrı baş çeken hücrelere, tıpta kanser diyoruz. Tıpkı, toplumundan koparak yalnızlaşan fertler gibi.. İnsanlar tek başına hesap verecek olsa da, içinde bulunduğu çevreden de sorumludur. Çünkü insan, çevresinde bulunan, etkileşim içinde bulunduğu kıymetlerle ölçülendirilir. Bir kişinin ne menem olduğu, hangi çapta bulunduğu, o kişinin etrafını halkalayan topluluk kalitesinden belli olur; “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim”.

Bu nedenle, söylenen söz kadar, söylenmesi icap ettiği halde söylenmeyenler de mesuliyet oluşturur. Olup bitenlere kayıtsız kalınamaz. Başı kuma gömerek gizlenme, ancak tımarhane sakinlerine yakışır.. Gözlerini kapayan, sadece kendine gece yapar. Çünkü özbenlik kadar, çevreden de sorumlu olmak borcundayız. Çevresel etkenler ve topluluk; duygu durumunu, duygular; fikri, fikirler de nihayet davranışları etkiler.

Bir gül tohumu, toprağa da düşse, tezeğe de düşse, açar, boy atar, güzel kokar. Ancak solup kuruduktan sonra, biri hala gül kokmaya devam ederken, diğeri asliyeti gereği, menşe aldığı tezek kokusunu tüttürür.