Gaziantep Üniversite Hastanesi Haber Bülteni

Budama


Doç. Dr. Murat Taner Gülşen | Hastane Başhekimi
 

İlim öğrenmede asıl gaye, öğrenilen ilmin tatbiki ve hayata aksettirilmesi olmalı. İlmiyle amil olmamak, bilginin, bilgeliğe yol vermemiş olması nedeniyle, kitap yüklü bir kütüphane halinde atıl kalmak anlamına gelir. Aynı şekilde, ağaç dikerek onun periyodik bakımını sağlamanın da bir hedefi olmalı. Ağaçtan beklenen, onun meyve vermesidir. Çünkü meyve vermeyen ağaç odundan ibarettir.

 


Su, gübre, güneş ışığı vs’nin yanı sıra çiftçi, bazen meyve vermesine rağmen ağacın dallarını keserek daha fazla verim murat eder. Kol, bacak hükmündeki dallara yapılan bu müdahale, görüntüde ağaca zarar veriyor gibi görünse de, gerçekte ağaç kökündeki gücün, yemiş veren dallara daha iyi sevk edilmesini sağladığından, meyve miktarının daha çok ve tadının da daha leziz olmasını sağlar. Ağaçla uğraşanların mutat (Alışıldığı Üzere) olarak bildiği ve uyguladığı bu ameliye, bu yönüyle vaka-i adiyeden (Sıradan) sayılabilecek bir çiftçi hamlesiyken, ağacın sıhhatini artırmaya yönelik bu olayı büyüterek bir kıyım hissi ile lanse etmek, eblehleri bile parmak ısırtacak çapta bir belahet (Alıklık) arz edecektir. 

 


Bununla birlikte, her şeyin hududuna riayet şarttır. Hemen anlaşılacağı gibi, haddi aşarak gerçekleştirilen budama, bünyenin ana fonksiyonunu önleyecek çapta ise zararlı, kesimden geri kalan parçanın beslenmesini daha çok arttıracak kadar optimal düzeyde ise, faydalı bir iş olacaktır. Bugün yapılan işlemin karşılığı gelecek sene görülür. Benzer şekilde, bir cerrahın da, karaciğer dokusundan büyük çapta bir tümör çıkartması ile karaciğerin geri kalan dokusu yetersizliğe girebilir. Vücutta sarılık oluşabilir. Ancak 2-3 hafta sonra bu sarılık geçer. Eğer geçmezse, cerrah gereğinden fazla kesmiş ve karaciğeri yetersizliğe sokmuş demektir. Zaman en iyi müfessirdir (Tefsirci, yorumcu).

 

Öte yandan, tıbbi olarak uygunsuz iyileşmiş bir yara dokusunun tedavisinde, bölgenin bir gazlı bezle sarılarak, üstünün örtülmesi elbette yetersizdir. Kötü iyileşmiş bu yaranın tedavisi için, dokunun önce yeniden kesilerek, tekrar bir yara haline getirilmesi, daha sonra da, yara dudaklarını bir araya getirici bir sargıyla pansuman yapılması icap etmektedir. Hiçbir hekim, sağlam gibi gözüken o yamuk yumuk dokunun kesilmesine bir doku kaybı gözüyle bakmaz. 

 


Tıpkı bunun gibi, sosyolojik olarak ortaya çıkmış, fakat zamanında tedavi edilmeyip kendi haline bırakıldığından, eğri büğrü iyileşmiş olan toplumsal bir yaranın tedavisi için, devlet erki, bir cerrah hassasiyeti ve ustalığında neşter vuracaktır. Bizzat kendisinin oluşturduğu bu yeni yaranın tedavisi için de, halkın tüm unsurlarını birbirine sımsıkı saracak ve böylece daha sağlam bir toplum oluşmasını sağlayacaktır. Bu şekilde bir yara iyileşmesi, akla en yatkın bir tedavi modalitesi olarak şu anda karşımızda durmaktadır.

 


Hipermetrop (Yakını görememek) bir bakış açısıyla, burnunun ucunu göremeyenler ise, düpedüz çirkinlik mimarisinin bir eseri olan bu dokunun eksikliğine, bir kayıp gözüyle bakmakta ve bunun apaçık bir budama hamlesi olduğunu fark edememektedir. Yeri geldi, hemen hatırlatalım; Sokullu Mehmet paşanın Venedik büyükelçisi Barbaro’ya karşı kullandığı veciz ifade: “Biz sizden Kıbrıs Krallığı’nı alarak kolunuzu kestik. Siz ise donanmamızı yenmekle bizim sakalımızı tıraş ettiniz. Kesilen kol yerine gelmez ama tıraş edilen sakal daha gür biter”.  

 


“Marifetli hokkabaz başını kaldır da bak Gökte bir oynayan var yıldızlarla kaydırak”        

Necip Fazıl Kısakürek