Gaziantep Üniversite Hastanesi Haber Bülteni

DÜZENLİ DÜZENSİZLİK


Bir şeyin “iyi” olduğu hükmünü vermek için bütünüyle iyi olması gerekmediği gibi, “kötü” olduğu mührünü basmadan önce de o şeyin büsbütün kötülük abidesi olması icap etmez.. “İyi” veya “kötü” olma hali yeknesaklık (Tekdüzelik) arz etmediğinden, “iyi” ve “kötü”ler, bir bütün içerisindeki yüzdeliğine göre değerlendirilir. Şuhut âleminde (Görünen âlem), bir şeyin iyi ya da kötü olduğu, onun bizzat zatıyla değil fonksiyonuyla ilgilidir. Zaten bütünüyle ve zatıyla iyilik timsaline melek, zatıyla kötülüğe ise iblis tabir edilir. Bu ikisi arasındaki oransal geçişler nispetince, davranışlar hangisine daha yakın ise ona göre kıymet tahvil edilir. Dolayısıyla iyi kabul edilenin içinden kötülük çıkabileceği gibi, kötüden de iyilik süzülebilmektedir. Hakeza, bir sayının veya eşyanın büyük veya küçüklüğü de ancak bir bütün içerisindeki orana mukayese edilerek bir değer kazandığından, salt büyük veya salt küçükten bahsetmek mümkün olmamaktadır..

Güzel veya çirkin sayılan şeyler de bu bağlamda bir orana ve izafiyet esasına tabidir... Önemli olan, o şeye olan bakış ve değerlendirmede kullanılan ölçütler..  Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen ise hayatından lezzet alır. İyinin ve güzelin yahut kötünün ve çirkinin kendi içindeki gücü de işte bu bahsini ettiğimiz fonksiyonlara bağlıdır. Mesela el, kol ve bacaktan mahrum, yerlerde sürünmeye mecbur olan yılan, kedininkinden daha küçük dişleriyle son derece tehditkâr.. Ya da çirkinliği ile öne çıkmış bir sinema artistinin, başrolde oynadığı filmin güzelliğinden dolayı oskar ödülü.. Keza kısmet arayışında, vücudundaki onca çirkinliği bir tebessüm güzelliğiyle örten bir tazenin, bu işveli gülüşten ibaret olan metodu...

Aynı şekilde erk sahiplerinin de kuvveti zatından değil de fonksiyonundan ileri gelir. Güzel görünen tertipli bir orduyla, rastgelelik hissi uyandıran dağınık bir ordu.. Birçok metodolojik farklılık içeren nüfuz etme kudreti, bölgesellik hatta yöresellik arz ettiğinden bazen pejmürdelik hali, en büyük stratejik hamle değerinde olur. Zaten tertipli olmak her zaman düzenli olmayı iktiza etmez.... Yeri gelmişken söyleyelim; eşyayı, bir estetik kaygı güderek, zatı ve dış yüz görüntüsü itibarıyla yan yana getirmeye “tertip”, fonksiyonu ve belli bir mantık içerisinde örgüleştirerek sıraya koymaya “düzen” diyoruz. 

Batılı iktidarlar gücünü; Roma disiplini, Yunan aklı ve Hıristiyan ahlakından alır. Bu müsellesin (Üçgen) temel paydası, takdir edilmiş bir düzen sahibi olmalarından ileri gelmektedir (Regularity). Doğu kaynaklı hâkimiyetler ise gücünü, bu tip bir düzenden değil de tam tersine düzensizlik hissi veren bir dağınıklıktan almaktadır (Irregularity). Doğunun bütün meselesi, bu düzensizliğin dahi bir düzen içerisinde yapılmasını başarmak ve düzensizlikten süzülen apayrı bir düzen kurmaktır (Regular irregularity). Bunu elde eden doğulu bir zihniyetle batı kafasının baş etmesi söz konusu bile olamaz. Bütün tertipleri bozucu, bütün komploları boşa çıkarıcı, bütün düzenekleri berhava edici bu yaklaşım tarzı, doğulu zihniyetlerin gerçek gücü ve genetiğinin ona bahşetmiş olduğu muhteşem bir kudrettir.