Gaziantep Üniversite Hastanesi Haber Bülteni

MUTLULUK ve SEVGİ


Kampanella'nın Güneş Memleketi özentisi halinde mutluluk arayışları, çağlar boyu akılları kurcalamış ve gerçek mutluluğun dış yüz kabartısında mı içte mi olduğu suali tartışılıp durmuştur. İbni Haldun, Farabi ve İbni Sina gibi akıllar, dünyada mutlu olmadan maverada mutlu olunamayacağını, Gazali ise, dünyanın mutlu olma yeri olmadığını, bunun ancak öteler âlemine ait bir şey olduğunu müdafaa eder. Doğrunun ters kıymetleri içerisinde ibretle seyredilecek bir isim, Ömer Hayyam ise meseleyi beş duyunun hazzı içinde kelepçeleyerek, her şeyi dış yüzün dış kabuğunda ne yaşanmışsa o olarak görür ve bu nedenle mutluluğu, zevkusefadan ibaret bilir. Oysaki fikrinin hükümferma olmasını mutluluk bilen bir şuur, zamanın bedii: "Vücudum yanarken gönlüm gül gülistan olur” diyerek, mutluluğu, doğrudan doğruya iç huzura havale edip, onun nerede aranması gerektiği basiretini işaret eder. Aynı şekilde saadet asrında, gerçek mutluluğun ne olduğunu tüm cihana öğreten insanlığın iftihar tablosunun hemen yanı başında, bir adalet mümessili… Endişesindeki derinliğe bakın: “Bugün hiç derdim yok, acaba ne kabahat işledim?..”..   

Nefsini hiçbir idrak ıstırabına sokmadan, her şeyi hazırlop elde etmeye alışmış bir zihniyet, aynı yankesici edayla mutluluğu da kalıplar içerisinde sınırlı sanıp, onu eğlence içerisinde bir yerde bulmaya çalışır. “Peynir büyük, mesafe kısa” paradoksunu çözme hevesiyle yapmış olduğu her basit sondajdan bir menfaat, bir kâr umar.. Hayatın en büyük gailesini de parasızlık olarak görür. Oysaki para, bir elbise gibidir ki insanı ısıtmaz, sarıp sarmaladığı her neyse onun sıcaklığını korur. İçi sıcak olan şeyi sıcak, soğuk olanı da soğuk olarak muhafaza eder. Öyleyse mutluluk için aranan bu şart, bir turnusol kâğıdı gibi aslını ortaya çıkarıcı bir testten başka bir şey değildir. ..

Gerçek mutluluk içte aranacağına göre, iç derinlik arttıkça mutluluğun da artması mukadderdir. İkliminde, sonsuz mesafeleri kuşatan ve içine atıldıkça genişleyen iç derinlik, dışa nem vermediği nispette derinleşir, ve bu durum itiyat halinde benimsendikçe sağlamlaşır. Oysaki hiçbir meseleyi içselleştirmeyerek kendini üzmeyen ve her şeye “olduğu kadar” gözüyle bakan, ideal şöyle dursun gayesi bile olmayan dertsiz, endişesiz, kaygısız mizaçlarda bu iç derinlik gelişemeyeceğinden, defakto mutluluk da olmayacaktır. Yüzeysel mutluluk pırıltıları olsa da bunlar muvakkat (geçici) olup, içinden incisi düşmüş istiridye kabuğundan farksızdır.

Mutluluk, varılacak bir istasyon değil bir yolculuk şeklidir ve insanları sevmekle başlar. Sevgi, derinlemesine ve nüfuz edici ise gerçek sevgidir, aksi halde Polyanna sathiliğinden öte geçemez. Klişe ve cilalı cümlelerle ifadelere boğulmuş üstünkörü bir sevgi, ancak sevgi mefhumunu örselemekten başka bir işe yaramaz. Hoh’un, Güç, Akıl ve Sevgi adlı eşit yetkideki üç yardımcısından, sevginin insana atfedilmesi ise kaidedir. Cemil Meriç'e göre insanlar sevilmek, eşyalar kullanmak içindir. Ne zaman ki insanlar kullanılıp da eşyalar sevilmeye başlar, o zaman kaos çıkar.

Kötü şeyler bulaşır.. Hastalık, tembellik, keder bulaşır da, sağlık, çalışkanlık, mutluluk bulaşmaz. Mutluluk, bir gayretin ürünü olup derin bir itminan duygusuna bağlıdır; yeri kalptir ve lisanın bunda payı yoktur. Kalplerin mutluluğu ise ancak O’nu anmakla mümkündür.