Gaziantep Üniversite Hastanesi Haber Bülteni

HAREKET ve OLUŞ (Birinci Bölüm)


Akan su kir tutmazsa, sebebi hareketliliktir. Kokuşması için bir suyun durağan olması yeter.. Vücutta da durum aynı; doku dışına taşmış bir sıvı, devir daim yapmadığından dolayı kısa sürede enfekte (mikroplu) olur. Zira hareketlilik durağanlığın tersi ve pörsümenin de ilacı.. Bir şeyin sabit bir vaziyette sebat etmesi ise, ya onun artık ideal noktaya ulaşmasından, yahut daha fazla “Olamayışından” ötürü durmasındandır. 

Bu bahsettiğimiz atalet hali (Sebat), her şeyde olduğu gibi, saat yönünün tersine (Counter clockwise) takip ettiğimiz hadiseler manzumesine göre, başlangıçta var olan muharrik kuvvetin ilk etkisine bitişiktir. Böylece sebatın bir sabite olmadığı ve her an dairenin tamamlanmasıyla birlikte tekrar başlangıç noktasına, hareketin ilk başladığı yere döneceği düşünülebilir. Oysaki daire asla tamamlanmaz. Halkanın, iki zıt kutbu birleştirici noktası tam birbirine değecekken, küçük bir şift (Shift-Kayma) olur ve iki uç arasında bir lahza mesafe meydana gelir; böylece sonsuz bir helezonun ilk ve son noktası meçhul olan döngüsü başlar. Aksi halde, yani halka tamamlanacak olsa, her şey, çok sıkıcı bir fasit daire halinde, hep aynı yönde kendi etrafında dönüp duran, monoton bir tekerrürden başka bir şey olmaz. Hâlbuki her şey yegânedir ve asla tam olarak tekrar edilemez. Çemberler iç içe geçerek helezonik bir görünüm oluşturur ve sonsuz mesafelerde halkalanıp, her döngü tamamlandığında baş ile son birbirine neredeyse bitişik bir hal alır. Bu helezonun bir halkasında, bir baş veya bir son nokta işaretlenerek tespit edilse, bu noktaların izdüşümüne tekabül eden her nokta, bir başka başın veya bir başka sonun aynı lineer çizgi üzerinde hizalandığı görülür. Bütün bu sebeplerden dolayı, birbirine zıt görünen her meselede, zıtlık had safhaya geldiğinde, artık karşı tarafa geçmeye ve zıddının başlangıcı olmaya ramak kalmış demektir.

         “Olmanın” başı yokluk.. “Ölmek” ise olmanın sonu.. Bu nedenle kâmil anlamında “Olmak” hali aslında, “Ölmek” neticesinin helezonik izdüşümüdür. Bu esrarlı sarmalın riyazî (matematiksel) bir hakikat üslubu içinde karşılığı ise, bu sonun, başka bir oluşun başı olmasından ibarettir. Şekspir’in (William Shakespeare), olmak ya da olmamak (To be or not to be) derken, işte bu spiralin aynı iz düşümünü temsil eden varlık ve yokluk noktasında, hafakanlar içerisinde terlediğini görür gibi oluyoruz.

         Oluşlar kâmil seviyeye geldiğinde, daha öte bir oluş beklenemez. Yani tam bir teşekkülün daha ötesi yoktur. Meyve tam olduğunda ya alıp yenilecek ya da artık ölümüne çürüyecektir. Her şeyin kendisine nispet edildiği bir nirengi noktası tespit edildikten sonra, optimal bir tekevvün için daha fazla beklemek onun bozulmasını netice verir. Yusuf peygamberin Mısır’a sultan olduktan sonraki arzusu gibi… “Artık emanetini al!...”.