TEBLİĞ - TELKİN
Bir şeyin olması için “Yap, et” şeklindeki ifadelerle yapılan tebliğdense, o yapılacak şeyin siyak ve sibakını (öncesi ve sonrası) ortaya koyucu bir izahtan sonra, son noktayı koyma işini ferdin şahsına bırakma hamlesi, tebliğden daha etkili olan telkin metodunu iktiza eder.
İçinde gizem olan şeyler daha caziptir. Okultik (Gizemli) hareketlerle bir davranış modeli sergileyen bir mizaç, ne olduğu anlaşılıncaya kadar ilgi çekici olmaya devam eder. Ne zaman ki esrarı faş olur (açığa çıkmak), gizem gider.. İşte tıpkı bunun gibi tebliğ, bir şeyi olduğu gibi bütün hatlarıyla fert fert anlatmanın ve hakkında daha fazla düşünmeye gerek kalmayacak ölçüde izah etmenin yoludur. Oysaki telkinde ifşaya yer yoktur. Mesele, anlayışın ötesine yani idrake arz olunur. Öyle ki bazen, şimşek hızında bir duyuş ve sezişle zevken idrak edilir. Tebliğle öğrenilir, yapılır, başkalarına da öğretilir, hepsi bu.. Hâlbuki telkinde, öğrenme yolu hep açık olup, idrak edilir, kavranır, yeni ufuklara yelken açılır ve bilginin ötesinde bilgeliğe yol verilir.
Yapılacakları sıralama yöntemi, tebliğ.. Oysaki durumu ortaya koyup çekilmek ve gereğini akıllara havale etmek yolu ise, telkin… Tebliğde muhatap pasif iken, telkinde aktif ve katılımcıdır. Tebliğde esas olan, bilginin kişilere ilâmı (bildirilmesi), yani esas olan bilgidir, oysaki telkinde bilgiye muhatap, insandır.. Düz yazı ile ifadelendirme (nesir) tebliğin, şiir veya sanat yoluyla ifadelendirme telkinin yolu.. Kanunlar ve yasaklar hep tebliğde.. Anayasa; yapılması ve yapılmaması gerekenleri belirten bir ifadeler bütünü, tebliğ.. Azmettirme; yine tebliğde.. Şekspir’in “Otello” piyesini okuduktan sonra, aldığı telkinle kıskançlık krizine giren ve eşini vuran birinin cebinden piyes metni çıksa, hâkim, azmettirdiği için Şekspir’i mi tutuklatacak? Tebliğ, suç içerebildiğinden sınırlı, telkin sınırsız özgür.. Zira suçlar, kanunda belirlenmiş ifadelerle tebliğ edilmekte... Bununla birlikte, telkinin içerisindeki gizli tebliği de göz ardı edemeyiz..
Tebliğ beyne, telkin kalbe.. Akıl, “ruha bağlı bir keyfiyet” olduğundan, akla hitap eden ifadeler yine kalbe.. Biri konuşmayı diğeri davranışı hedef alır. Tebliğ; denilen, telkin; anlaşılan… Biri anlam diğeri mana.. Fikirler akla girdikçe bilgi artar ancak refleks haline gelmeyen bilgi davranışa yansımaz. O halde doğrudan refleks haline gelebilecek bir metotla aktarılacak bilginin yöntemi, telkin.. Bilgi, bilince hitap ediyorsa tebliğden, bilinçaltına hitap ediyorsa (subluminal) telkinden bahsedilir. Dolayısıyla, duyguları hedef alarak davranışlara neden olan ifadeler tebliğ değil telkindir ki bu sebeple en etkili tebliğden daha şiddetli tesir bırakmakta..
Babasının tavsiyelerini cebri bir emir telakki eden ve bu nedenle tutmayan bir evladın, annesinden gelen ifadeleri kabullenişi, annenin kurduğu diyalektiğin akla değil gönüle yönelik olmasındandır. Bu meselenin birçok sosyolojik boyutu varsa da bize göre bunlardan en önemlisi, babanın yaptığı kaba bir tebliğden ibaretken, anneninki, çocuğun ruhuna esrarlı bir telkin dokunuşundan başka bir şey değildir.
Bu nedenle sadece bildirilmekle mükellef olunan durumlar haricinde asıl olan telkindir. Biri ruhçu, diğeri maddeciliğe geçit veren bu iki yaklaşım, yerinde kullanıldığında, üstesinden gelinemeyecek bir mesele kalmayacaktır.
Bana, yakan gözlerle, bir kerecik baktınız;
Ruhuma, büyük temel çivisini çaktınız! N.F.K