Gaziantep Üniversite Hastanesi Haber Bülteni

KABALIK ve TEKÂMÜL


Her yaratılan, kendi içinde daha mükemmele doğru bir evrilme, bir tekâmül halindedir; ve bu tekâmül namütenahidir.. Gelişimini tamamlayanlar başka bir âleme geçer. Anne rahmindeki tekâmül dünyanın, dünya ise ahiretin mekânsal hazırlayıcısıdır. Ahiret, bu daimi tekâmülün sonsuz mesafelerdeki yeridir ve orada da devam edecektir.

 

Teleolojik olarak her şey, olması gereken en optimal noktaya doğru ilerleyip ekmel olur. Böylece tencere yuvarlanıp kapağını, su akıp yatağını bulur. Bu kemal seciyesi sayesinde eşya daha olgun hale gelip mükemmelleşir. Bu bağlamda en sıradan bir kütüğün yontularak inceltilmesi ve böylece bir ahşap zigona dönüştürülmesi kütüğün terakkisi anlamına gelir. 

 

Kamil olmaya doğru ilerleme gelişmenin (progresyon), eskiye geri dönme ise gerilemenin alametidir (regresyon). Tıbbi olarak tüm kanserlerde, hücresel düzeyde bir organ regresyonu ve daha genç olduğu vakitlere (blast) dönme hevesi vardır. Tıpkı bunun gibi, içtimai hayatta da, geçmişe büsbütün geri dönme fikri, kanser olmaya denk bir sosyolojik anlam içerir. Hakeza yaşını başını almış birinin, gençlikte yaptıklarının aynısını yapma gayreti de bu bağlamda sosyolojik bir kanser, toplumsal bir ur anlamına gelir.  

 

En iptidai duygular içerisinde, arzu ettiği şeye hiçbir ölçü tanımadan en doğal yollarla temayül etmek, toplumun yazılı olmayan kurallarını çiğnemek manasına gelir ki, adaptan yoksun anlamında “kaba” olarak tabir edilir. Kabalık; incelik, nezaket ve zarafetin tersi.. Olmamışlığın, olamamışlığın dasitani ismi.. Bir şeyin işlenmemiş, yongası henüz üzerinden sıyrılıp atılmamış, toprak altında bulunduğu ilk haliyle kalmış primordial ilkel hali… Fakat çocukluk hali hariç… Zira onun, masumiyet karinesi altında ve çocukluk vasfıyla yaptıkları, kabalık değil, bir hamlık ve bir terakki merhalesi olmaktan öte bir anlam taşımaz. Aynı davranışın bir erişkinde tezahürü ise kabalığın ta kendisidir. Odun yontularak, çocuk eğitilerek terakki eder.

 

Duygu ve davranışları, toplumsal normların kılıfıyla peçelemeden öylece ibraz etmek, kabalık olarak addedilir. Sosyal gelişme geriliği nedeniyle, farkına varmadan yapılan adabı muaşeret ihlaline dış kabalık, yapaylık karşıtı olmak özentisiyle, primitif bir hal içerisinde şuurlu bir patavatsızlık örneği sergilemeye ise iç kabalık diyebiliriz. Gayet sessiz bir toplantı salonuna, Allah selamıyla bile olsa, öylece dalan bir halk adamının davranışı dış kabalığa, batı hayranı, tahsilli bir tatlı su frengi züppenin, nezih bir akşam yemeği esnasında, doğal olmak ve doğal görünmek hevesiyle, hönkürerek burnunu temizleme hareketi ise iç kabalığa müşahhas bir örnek teşkil edebilir. Doğal olayım derken nezaketsiz yahut dobra olmak hevesiyle hoyrat olmak.. Her ikisi de toplumsal ölçütleri hiçe sayan bir kabalık ürünü..

 

Sosyal kurallara dış (kabuk) yüzünden uyum sağlayamamak dış kabalık iken, bu kuralları ret etmek ve bu durumu bir fikir halinde benimsemek iç kabalık… Dünya görüşümüz, milli ruh kökünden neşet eden içtimai kaidelerin dıştan ihlalini, kaba softa ve ham yobaz olarak yaftalamakta, iç kabalığı da bu bağlamda bizzat mürtet olarak mühürlemekte tereddüt etmez.