YÜREK YAKAN DOKTOR
GAÜN Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı ve Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Murat Sucu bültenimizin bu ayki konuğu oldu.
Hayat boyu okuyarak her alanda, her dalda kendini geliştirmeyi misyon edinen Dr. Sucu uyguladığı özellikli tedavi yöntemlerinin yanı sıra sanatsal kişiliği ile de farkını ortaya koyuyor.
Türkiye’de aritmiyi(Kalp ritmi bozukluğu) tedavi eden sayılı hekimlerden biri olarak anılan Prof. Dr. Murat Sucu, eğitimin çok önemli olduğuna işaret ederek bilginin ise paylaştıkça değerlendiğini ifade etti. En büyük hayalinin ise ülkesine faydalı olabilecek iyi öğrenciler yetiştirmek olduğunu vurgulayan Dr. Sucu, “Bu topluma, bu topraklardaki insanlara, ülkesine emek veren, başarılı, dünyayla yarışabilen bilim insanları yetişsin istiyorum. Öğrencilerime bunun yolunu göstermeye çalışıyorum. Sadece tıp bilimi ile değil başka yönlerde de kendilerini yetiştirmelerini istiyorum. Doktor olan bir insanın; insana, doğaya, hayvana karşı sevgi duymaması mümkün değil. İnsanlarımızı önce bu noktalarda eğitmek gerekiyor” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Murat Sucu ile gerçekleştirdiğimiz o öğretici, keyifli röportajla sizlerleyiz…
Öncelikle kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Diyarbakır’da 1969 yılında doğdum. Tıp fakültesini Diyarbakır Dicle Üniversitesi’nde okudum. Mecburi hizmetimi Düzce Akçakoca ilçesinde yaptım. Diyarbakır Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı’nda 1997 yılında ihtisasa başladım 2001 yılında ise uzmanlığımı aldım. GAÜN Tıp Fakültesi’ndeki görevime 2006 yılında başladım. Profesörlüğe 2015 yılında yükseldim. Anabilim Dalı Başkanlığı ve Tıp Fakültesi Dekan Yardımcılığı görevlerime ise 2016 yılından bu yana devam ediyorum. Evliyim ve 2 çocuğum var.
Kendimi birçok alanda geliştirmeye özen gösteriyorum. Bu nedenle Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Fotoğrafçılık ve Kameramanlık ön lisans programı ile Kültürel Miras ve Turizm ön lisans programlarından mezun oldum. Bu yıl Atatürk Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Afet ve Acil Yönetimi ön lisans programını da bitirdim. Şimdi ise Radyo-Televizyon Programcılığı ile beraber İş Sağlığı ve Güvenliği ön lisans programlarını okuyorum.
Alanınızda yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?
Kardiyoloji uzmanlığını bitirdikten sonra elektrofizyoloji alanında eğitim almak üzere İsrail Tel- Aviv Üniversitesi’nde çalıştım. Türkiye’ye döndükten sonra özel bir hastanede ve arkasından Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesinde özellikle elektrofizyoloji, aritmi ve kalp pilleri üzerine çalışmalar yaptım.
GAÜN Hastanesi Kardiyoloji Anabilim Dalı kaç kişilik bir ekipten oluşuyor? GAÜN Hastanesi Kardiyoloji Anabilim Dalı’nı farklı kılan nedir? Yenilikleriniz var mı?
Klinik olarak dünyada yapılan tüm işlemleri yapmaktayız. Son teknoloji cihazlara sahibiz. Eğitim anlamında da öğrencilerimize ve asistanlarımıza güncel tedavi yaklaşımlarını en son teknolojik yöntemlerle vermekteyiz. Bölümümüzde bir profesör, bir doçent, üç dr.öğr. üyesi olmak üzere toplam 5 öğretim üyesi ve 6 asistan görev yapmaktadır.
Türkiye’de aritmi tedavisini yapan nadir kişilerdensiniz. Aritmi nedir? Tedavi seçenekleri nelerdir? Risk söz konusu mudur?
Aritmiye önceleri medikal tedavi yöntemleriyle yaklaşılıyordu. Şimdi ise aritmiye neden olan bölgeleri bulup orayı tahrip edebiliyoruz. Bunu radyofrekans enerji ile ablasyon dediğimiz yöntem ile yakarak ya da dondurarak yapabiliyoruz. Tabii bu tedavi yöntemlerini uygulamadan önce hastaların şikâyetlerini değerlendiriyoruz. Çok çeşitli aritmiler var. Bunların bir kısmı ilaçla tedavi edilirken bir kısmı da ablasyon yöntemiyle kesin çözüm buluyor. Aritmilerin birçoğu masum olmakla beraber, bazen hayatı tehdit eden ölümcül aritmilerle de karşılaşabiliyoruz. Türkiye’de aritmi tedavisi yapan merkezlerin sayısı giderek artıyor. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte artık dokunulamaz dediğimiz çarpıntılara da müdahale edebiliyoruz. Ablasyon tedavisi ile %90-95 başarı oranı ile çarpıntıları ortadan kaldırabiliyoruz.
Şehrimizde ve bölgemizde en sık karşılaştığınız hastalıklar nelerdir?
Gaziantep ve çevresi beslenme şekilleri dolayısıyla ciddi hastalıklar yaşamaktadır. Kalp damar hastalıkları oldukça yaygın olup daha da önemlisi, erken yaşlarda da artık kalp rahatsızlıkları görülmeye başlamıştır. Çarpıntılara; doğru zamanda, doğru yerde tanı koymak kimi zaman zor olabiliyor. Bunun için bazı tetkikler yaparak çarpıntıların yakalanması ve görüntülenmesi gerekiyor. Kliniğimizde üstün teknolojik alt yapıya sahibiz. Bu nedenle tedavilerimizi başarıyla sonuçlandırabiliyoruz.
Yaşam koşulları, beslenme şekilleri kalp hastalıklarını ne derece tetikliyor? Türkiye’de insanlar kalp sağlığına yeterince önem veriyor mu?
Son yıllarda internet kullanma oranının artmasından dolayı insanlarda bir bilinçlenme söz konusu. İnsanlar artık sağlığın öneminin farkına varmaya başladı. Daha dikkatli davranarak, daha iyi beslenerek, daha düzenli yaşamaya başladılar. Sivil toplum kuruluşlarının, bakanlıkların bu konularda çok ciddi çalışmaları var. Farkındalık arttı. Böylelikle insanlarda sorgulama ve araştırma isteği başladı. Bilgiye ulaşamayan insanlarda sıkıntılar daha fazla görülüyor. Ancak bilgiye ulaşabilen insanlar daha bilinçli oluyorlar. Korumak, tedaviden daha ucuz ve daha kolaydır. Eğitim düzeyi arttıkça koruma daha ön plana çıkıyor. İnsanlarımızı eğitmek, bilgiye ulaştırmak gerekiyor.
Size göre Türkiye’de kardiyoloji alanındaki çalışmalar uluslararası standartlara erişmiş durumda mı?
Kesinlikle erişmiş durumdadır. Sadece kardiyoloji alanında değil diğer branşlarda da uluslararası standartlara erişmiş durumdayız. Türkiye’de çok güzel işler yapan değerli meslektaşlarımız var. İnsanlar bilgiyi paylaşmayı öğrendiler. Bilgi paylaştıkça değerli olur. Biz akademisyen olduğumuz için işin biraz da eğitim tarafındayız. Mesleğinizi meslektaşlarınıza öğretmek zorundasınızdır. Türkiye’de çok iyi yetişmiş dünyaca bilinen çok değerli hocalarımız var. Bu bizim en büyük zenginliklerimizden. Biz tıp alanında gerek bilgi ve tecrübe olarak gerekse de tedavi olarak Avrupa’dan daha ilerideyiz diyebilirim.
Unutamadığınız bir anınız, ilginç vakalarınız oldu mu?
Çok anım var. Ben mesleğimi çok seviyorum. Bir hastamızın çarpıntı problemi vardı. Hastamız bize gelmeden önce birçok yeri gezmişti. Kendisine çarpıntısının psikolojik olduğu, stresten dolayı olduğu söylenmiş. Hasta, kliniğimize bu şikâyetlerle başvurdu. Maddi durumu kötü ve kimsesi olmayan, kendi halinde bir vatandaşımızdı. Elektrofizyoloji işlemi yapmak üzere hastayı yatırdık. Çarpıntı sebebini bulduk ve ablasyon işlemi ile başarı ile tedavi ettik. Hasta bir daha da çarpıntı problemi yaşamadı. Tedavisi tamamlandıktan birkaç ay sonra yanıma geldi. Çok teşekkür etti, yıllardır bu durumdan kurtulmak için çok yere gittiğini söyledi. Sonra bana bir hediye getirdiğini söyledi. Tabii ben olmaz dedim. Çünkü en büyük hediye o hastamın iyileşmesiydi. Sonra bir baktım ki cebinden 4 tane yumurta çıkardı. Yumurtaları kırılmasın diye cebine koymuş bana getirmiş. Belki o yumurtalar, hastamın o gün ki yemeğiydi bilmiyorum. Bana dünyaları verse bu kadar mutlu olmazdım. Bu anımı hatırladığımda hala duygulanırım.
İleriye yönelik projeleriniz var mı?
Benim en büyük hayalim iyi doktorlar yetiştirmek. Bizim ülkemize borcumuz var. Bunu ödemek için çok çalışmak ve çok üretmek zorundayız. İyi yetişmiş nesiller ülkemizi muasır medeniyetler seviyesine çıkaracaktır. Bu topluma, bu topraklardaki insanlara, ülkesine emek veren, başarılı, dünyayla yarışabilen bilim insanları yetişsin istiyorum. Öğrencilerime bunun yolunu göstermeye çalışıyorum. Sadece tıp bilimi ile değil başka yönlerde de kendilerini yetiştirmelerini istiyorum. Doktor olan bir insanın; insana, doğaya, hayvana karşı sevgi duymaması mümkün değil. İnsanlarımızı önce bu noktalarda eğitmek gerekiyor diye düşünüyorum.
Röportaj/ Fotoğraf: Elif EMİROĞLU