PANDEMİ SÜRECİNE GÜÇLÜ VE DONANIMLI BAŞLADIK
Bültenimizin bu ayki sayısında GAÜN Hastanesi İç Hastalıkları Yoğun Bakım Bilim Dalı Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Gülseren Elay ile görüştük.
Elay, küresel salgın ilan edilen koronavirüs hakkında değerlendirmelerde bulunarak, yoğun bakım ünitesindeki işleyişten bahsetti ve “Ekip arkadaşlarımın, sevdiğim hocalarımın covid-19 olması, onları ziyaret etmek, tedavi süreçleri ile birebir ilgilenmek, beni duygusal anlamda oldukça zorladı. Onlar hastanede tedavi görürken, benim de onlarla beraber hastanede kalmam, eve gitmemem gerektiğini düşünüyordum” dedi.
Dr. Öğretim Üyesi Gülseren Elay ile gerçekleştirdiğimiz o röportaj…
Öncelikle kendinizden bahseder misiniz?
31 Ekim 1975 Siirt doğumluyum. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimimi Mersin ilinin Anamur ilçesinde tamamladım. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesini 2002 yılında bitirdim. Erciyes Üniversitesi İç Hastalıkları Uzmanlığını 2012 yılında, Erciyes Üniversitesi Yoğun Bakım Yan Dal Uzmanlığını ise 2015 yılında bitirdim. Gaziantep Üniversitesi İç Hastalıkları Yoğun Bakım Ünitesi’nde Dr. Öğretim Üyesi olarak 2019 yılında göreve başladım.
Bu günlerde herkes küresel salgın olarak ilan edilen koronavirüs hakkında konuşuyor. Hastalığın başından bu yana yoğun bakım ünitesinde görev yapıyorsunuz. Bu süreçten bahseder misiniz?
Sürecin başında ilk olarak; Sağlık Bakanlığı’nın yayınladığı algoritmaları içeren ve Covid-19 rehberinden hazırladığımız yazılı “GAÜN Covid-19” eylem planını oluşturduk. Eylem planımızı; verdiğimiz eğitimde tüm ekibimiz ile paylaştık ve ekip içinde iş bölümleri oluşturduk. Malzeme temini, personel takviyesi konusunda gerek yönetimden ve gerekse anabilim dalı başkanımızdan ciddi destek gördük. Acil servis hocalarımız ile sürekli temas içindeydik. Beraber acil-yoğun bakım covid-19 yönetimi ile kitap bölümü de yazdık. Bu nedenle sürece güçlü ve donanımlı başladık. İlk iki ay 28 yatak ile hizmet verdik. Şu an 16 yatak ile hizmet vermekteyiz.
GAÜN Hastanesi koronavirüs yoğun bakım ünitesindeki işleyişten bahseder misiniz? Yoğun bakımda tedavi gören koronavirüs hastalarına nasıl bir tedavi uygulanıyor? Kaç kişilik bir ekiple çalışıyorsunuz?
Bu süreci belli bir bir standarta oturtmayı hedefledik. Çalışan kişilerin değişmesi klinikteki uygulamaları etkilememeliydi. Bu amaçla checklist (Kontrol listeleri) oluşturduk. Tüm uygulamalarımız, Sağlık Bakanlığı’nın yayınladığı güncel algoritmaya ve yoğun bakım literatürüne uygun şekilde yapılmaktaydı. Kliniğimizde aynı zamanda alt hastalıkları tedavi etmekteyiz. İç hastalıkları asistanımız ile beraber güncel rehberleri içeren “GAÜN Yoğun Bakım - Covid Cep Kitabı” yazdık, bitirme aşamasındayız. Amacımız, uygulamalarımızı sistemleştirmek ve bilimsel tabana oturtmak. Çalışma ekibim; 10’u gündüz 2’si gece görev yapmak üzere 12 iç hastalıkları asistanı, 1’i sorumlu olmak üzere 35 hemşire, 15 hasta bakıcı, 1 sekreter, toplam 63 kişiden oluşmaktadır.
Pandemi sürecinde kişisel olarak üstlendiğiniz görevler nelerdir?
Üstlendiğim görevler; hasta kabul, tedavi ve transport sırasında enfeksiyon kurallarına uyumun kontrolü, mevcut algoritma ve cheklist’lerin uygulanmasını sağlama ve kontrol etme, malzeme ihtiyacını erken tespit etme, cihazlarla ilgili gelişebilecek sorunları tespit etme, hasta yatış ve çıkış kararı verme, covid-19 hastalar negatifleşince yoğun bakımdan drenajı sağlama, hasta yakınlarının görüşme talepleri olması durumunda hasta yakınlarıyla görüşme, yönetimin, pandemi kurulunun ve bölümün uygun gördüğü toplantılara katılma şeklindedir.
Gündelik hayatınızda ne gibi değişimler oldu? Bu süreç kişisel olarak sizi zorlayan bir süreç mi?
İlk birkaç ay yoğun bakım ekibi olarak, hafta içi geç saatlere kadar, hafta sonları ise normal mesaideymişiz gibi hastanedeydik. Bende, sorumlu hemşiremizde, iç hastalıkları asistanlarımızda ve birçok diğer ekip arkadaşımda mesai saati endişesi bulunmamaktadır. Mesai bitse bile işimiz bitmeden hastaneden ayrılmıyoruz. Evde de sürekli hastane ile özverili bir şekilde görüşme halindeyiz. Bununla birlikte bu süreç sadece beni değil, tüm ekip arkadaşlarımı oldukça zorlamıştır.
Çalıştığınız birimde şu süreçte sizi en çok zorlayan an ne oldu? Unutamadığınız bir anınız var mı?
Ekip arkadaşlarımın, sevdiğim hocalarımın covid-19 olması, onları ziyaret etmek, tedavi süreçleri ile birebir ilgilenmek, beni duygusal anlamda oldukça zorladı. Onlar hastanede tedavi görürken, benim de onlarla beraber hastanede kalmam, eve gitmemem gerektiğini düşünüyordum. Sürecin başından bu yana, solid kanser, lösemi, lenfoma, multiple skleroz, guillan barre, romatoid artrit tanıları olan hastalar yanında; gebe, böbrek nakli nakil yapılmış covid-19 (+) hastaları da ünitemizde tedavi ettik. Mortalitesi yüksek grup olan bu hastaların çok büyük bir kısmını yoğun bakımdan servise çıkartabildik. Hastalarımızın yoğun bakımdan çıkarken bana ve ekibimize gösterdiği sevgi gösterilerini, minik jestlerini ve en önemlisi dualarını hiçbirimiz unutamıyoruz. Hemen hemen her hastamızın bizde bir anısı mevcut.
Koronavirüs ile mücadelede ön safhalarda yer alıyorsunuz. Gaziantep’in salgınla ilgili şu anki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Geleneksel alışkanlıklardan vazgeçmenin zorluğu, kalabalık aile yapısı, sosyal mesafenin korunmaması, Gaziantep’te kontrolün zor olmasında en önemli sebep olduğunu düşünüyorum.
Ülkemizde ve dünyada salgınla ilgili yapılan çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Pandemi sürecinden ne zaman çıkabiliriz?
Kliniğimizde, bizler de bu süreçte SARS-Cov-2 ile ilgili bilimsel yayın başlattık. İki moleküler yolak çalışmasını tamamladık ve makaleye dökme aşamasındayız. Biri uluslararası, ikisi ulusal çok merkezli üç çalışmamız devam etmekte. Diğer merkezlerin çalışmalarını da yakın takip ediyorum, oldukça başarılı buluyorum. Süreç bana göre minimum bir yıl daha sürecektir.
Koronavirüsle mücadelede ön safhalarda yer alan bir hekim olarak insanlara tavsiyeleriniz nelerdir?
El hijyenini önemsemelerini, sosyal mesafeyi korumalarını, sağlıklı beslenmelerini, başka hastalıkları varsa hekimlerine başvurmadan tedavilerini kesmemelerini, bulgularının olması durumunda mutlaka sağlık kuruluşuna başvurmalarını, bunların dışında gereksiz panik yapmamalarını öneririm.
Röportaj/Fotoğraf: Elif EMİROĞLU