Gaziantep Üniversite Hastanesi Haber Bülteni

Obeziteye Neşterli Çözüm


Obezite; dünyada ve ülkemizde çok yaygın bir hastalık olarak kendini gösteriyor. Bu sebeple obezite tedavisinde cerrahi tedavi oranları da giderek artıyor. Bölgemizdeki yoğun ihtiyaçtan dolayı Gaziantep Üniversitesi Şahinbey Araştırma ve Uygulama Hastanesi’nde de uygulanmaya başlayan obezite cerrahi tedavisi başarılı bir şekilde işleyişini sürdürüyor. 
 

Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı’nda, bu ameliyatlarla Doç. Dr. İlyas Baskonuş, Yrd. Doç. Dr. Latif Yılmaz ve Yrd. Doç.Dr. Alper Aytekin özel olarak ilgileniyor. Cerrahi yöntemler sayesinde bir kader olmaktan çıkan obezite cerrahisi hakkında,
GAÜN Hastanesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı’nda görev yapan Yrd. Doç. Dr. Latif Yılmaz ve Yrd. Doç. Dr. Alper Aytekin ile merak ettiğiniz tüm soruların cevaplarını bulabileceğiniz bir söyleşi gerçekleştirdik. 
 

Bu cerrahi operasyonlardan geri dönüşlerin çok olumlu olduğunu belirten Yılmaz ve Aytekin, “Hasta; diyet tedaviye, medikal tedaviye cevap vermemiş ise beden kitle indeksi de 40’ın üzerindeyse ve obeziteye neden olan herhangi bir metabolik bozukluğu yoksa cerrahiye adaydır” ifadelerine yer verdiler.

İşte o söyleşinin geri kalanı…

 

Obezite nedir? Türkiye’de nüfusun yüzde kaçı obez?

Alper Aytekin: Obezite; besinlerle alınan enerjinin harcanan enerjiden fazla olması ve fazla enerjinin vücutta yağ olarak depolanması sonucu ortaya çıkan, yaşam kalitesini ve süresini olumsuz yönde etkileyen bir hastalık olarak kabul görmektedir.  

 

Latif Yılmaz: Türkiye’de nüfusun yüzde 30’u obez. Bu oran erkeklerde yüzde 20, kadınlarda yüzde 41’dir. Bölgemizde ise bu oran yüzde 22,9 olarak saptanmıştır. 

 

Alper Aytekin: Ancak obezite giderek artan bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. 

Hastanemiz bünyesinde obezite ile ilgili cerrahi operasyonlar da yapılıyor. Bu operasyonlar ne zaman başladı?

 

Latif Yılmaz: 29 Ağustos 2016 tarihinde ilk ameliyatımızı yaptık. 

 

Genel hatlarıyla obezite cerrahisinde nasıl bir işlem uygulandığından bahseder misiniz?

Latif Yılmaz: Obezite cerrahisinde tüp mide dediğimiz mide küçültme ameliyatı, birde emilimi bozan cerrahi yöntemler uygulanıyor.  Tüp mide operasyonlarında, bir tüp yardımıyla mideye giriliyor ve mide tüp haline getirilip, küçültülüyor. Emilimi bozan ameliyatlar arasında; gastrik bypass, duodenal switch, mini gastrik bypass ameliyatları yer alıyor. 

Bu uygulama özel hastanelerde de yapılıyor. Ancak onlarda ücret çok fazla oluyor. Biz onlardan farklı olarak, hastaların Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan her şeyiyle faydalanabilmesini sağlıyoruz. Böylelikle hastanın ödeyeceği ücret minimuma inmiş oluyor.


Peki, hastanemizde bu cerrahi işlem ile ilgili işleyiş nedir? Nasıl oluyor?

Alper Aytekin: Hastanemizde obezite cerrahisi için multidisipliner olarak çalışıyoruz. Bizlerin yanı sıra, başka bölümlerin de bu cerrahi prosedürün işleyişine büyük payı oluyor. Bu bölümlerin içerisinde Endokrinoloji de yer alıyor. Endokrinoloji bu işleyişte; hastaları değerlendirip, obeziteye neden olabilecek metabolik, hormonal bir rahatsızlığın olup olmadığının araştırmasını yapıyor. Aynı zamanda endikasyon için rapor çıkarıyor. Hastaların ameliyat öncesi ve sonrası takibinde koordineli bir şekilde Endokrinoloji bölümü ile çalışıyoruz. Bunun yanı sıra hastalar ameliyat öncesinde endoskopik olarak da değerlendiriliyor. Gastroenteroloji bölümü bu konuda bize ciddi destek sağlıyor. Ameliyat esnasında Anestezi bölümüyle de gayet uyumlu bir şekilde çalışıyoruz. Diyetisyenimiz de bu konuda oldukça bilgili. Hastalarımızın beslenmesini, sürece uyumlu olarak takip ediyor. Hastalarla bizzat tanı aşamasından tedavi aşamasına kadar bölümce ilgileniyoruz.

 

Latif Yılmaz: Diğer merkezlerden bizi ayıran en önemli özelliklerden biri multidisipliner olarak çalışmamızdır. Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı içerisinde de üç hekimle birlikte bu işleyişi sürdürüyoruz. Obezite cerrahisinin hastanemizde başlamasına Ana Bilim Dalı Başkanımız Prof. Dr. Avni Gökalp’ın katkısı çok büyük olmuştur.

Alper Aytekin: Bu konuda Başhekimliğimiz, Rektörlüğümüz bize gereken desteği ve tüm imkânları sağlıyor. Onlara sizler vesilesiyle teşekkürlerimizi sunmak isteriz. 

 

Peki, obezite cerrahisi hangi hastaları kapsıyor? Kimler olmalı?

Latif Yılmaz: Kişinin ameliyat olabilmesi ve Sosyal Güvenlik Kurumu’nun ödeme yapabilmesi için beden kitle indeksinin 40’ın üzerinde olması gerekiyor. Hasta; diyet tedaviye, medikal tedaviye cevap vermemiş ise beden kitle indeksi de 40’ın üzerindeyse ve obeziteye neden olan herhangi bir metabolik bozukluğu yoksa cerrahiye aday bir hastadır.  Bunun yanı sıra beden kitle indeksi 35-40 arası olan, obezitenin de eşlik ettiği diyabet hastalığı, tansiyon gibi yandaş hastalıklara sahip hastalar da cerrahiye aday kişilerdir. 

 

Ameliyat sonrasında hastaların hayatında neler değişiyor? Kilo verme süreci nasıl işliyor? Nasıl besleniyorlar?

Latif Yılmaz: Hastaların ilk önce psikolojik olarak kendilerini bu duruma hazırlamaları gerekir. Çünkü bir ameliyat sonrası hayatları tamamen değişmiş oluyor. Biz, ameliyat öncesi hastalarla konuşuyoruz. Mesela, hasta sigara kullanıyorsa, ameliyat öncesinde sigarayı bırakmasını istiyoruz. 

En çok kullanılan tüp mide yönteminde, hastanın midesi tüp mide şekline getirildiği için ameliyat sonrası hastanın mide kapasitesi en fazla 50 mililitre oluyor. Dolayısıyla hasta fazla yemek yiyemeyip, az tüketim sağlıyor. Hasta, ameliyat sonrası 1 aylık dönemde su ve sıvı gıdalar ağırlıklı besinlerle besleniyor. Sık sık ve az az yemek yeme alışkanlığı da ediniyor. Hastanın kendini toparladıktan sonra düzenli olarak spor yapması da gerekiyor. Aynı zamanda, ameliyat sonrası sigara ve alkol kullanımına müsaade etmiyoruz.  Ekibimizde diyetisyenimiz de yer alıyor. Bir aydan sonraki süreçte diyetisyen eşliğinde ne tüketileceğine, ne kadar tüketileceğine karar veriliyor. Bir aydan sonra hasta, her şeyi yiyebiliyor ancak az az yiyebiliyor. 

 

Hastalardan bu cerrahi operasyonlarla ilgili nasıl bir dönüş alıyorsunuz?

Alper Aytekin: Cerrahi operasyon uyguladığımız hastalardan geri dönüşler oldukça olumlu oldu. Kısa bir süre geçmesine rağmen, verdikleri kilolardan çok memnunlar. Diyabet ve tansiyon yandaş hastalıkları olan hastalar, Endokrin bölümüyle birlikte değerlendirildiğinde, bunların şeker seviyesinin düştüğünü hatta ilaç ihtiyacının azaldığını gördük. Aynı zamanda mevcut tansiyon ilaçlarını da bırakanlar oldu. Geri dönüşleri “İyi ki bu ameliyatı olmuşuz, çok memnunuz” şeklinde oluyor.