Gaziantep Üniversite Hastanesi Haber Bülteni

‘NASIL VE NİÇİN’ ÖLÜRÜZ?


Tarih boyunca insanlık bu sorulara hep cevap aramıştır. Daha doğrusu Ben kimim? Nereden geliyorum? Nereye gidiyorum? Soruları her zaman özellikle bilim insanları, felsefeciler, doktorlar ve din adamlarının kafalarını meşgul etmiştir.

***

Her gün milyonlarca insanın öldüğü varsayımından hareketle ölümü biraz daha iyi anlamak onunla mücadele etmek ya da ölümü yönetmek herhalde hem en gerekli ve zor görevlerden birisi olsa gerektir. Çünkü biz biliriz ki; İnsanlığın en önemli meselesi ‘Ölüm Hakikatı’dır.

***

 

ÖLÜMÜN TIBBİ BOYUTU

İnsanın yaşıyor olabilmesi için tıbbi olarak bir pompa olan kalbinin çalışması, akciğerlerinin nefes alışverişini devam ettirmesi gerekir. İnsanın sosyal bir varlık olabilmesi için de oksijenden zengin ve kan şekeri içeriği yeterli kanın beyne ulaşması gerekir. Bu döngüde olabilecek herhangi bir aksama sonucu beyne kan akışının 3-5 dakika gibi kısa bir süre gitmemesi geri dönüşümsüz olarak beynin ölmesine ve hastada tıbbi ölümün başlamasına neden olur. Bunun içindir ki acil tıbbın en önemli sloganı ‘Zaman eşittir Beyin’ dir. Her ne kadar modern tıp varlığını ispat edemese de ruh denilen varlığın bedenden ayrılması ölüm olarak değerlendirilir.

Şifa bulmakla ölümsüz olmak birbirinden çok farklı kavramlardır. Bu gerçeği hem sağlık hizmeti sunucuları hem de hasta ve hasta yakınları iyi bilmelidir.

Bu konuda Ivan Ilrich’in tespitleri önemlidir. Ilrich der ki: Halis bir erdem sahibi olmak için 3 şeyi bilmek gerekir:

1-Ölümü asla öldüremeyeceğiz.

2-Hastalıkları asla tedavi edemeyeceğiz.

3-Mutlaka öleceğiz.

***

 

ÖLÜMÜN PSİKOLOJİK BOYUTU

Elbette doğan her canlı yaşamak ister, Uzun yaşamak ister, sağlıklı yaşamak ister. Ölmemek ister. Bu nedenle her an ölümü düşünerek yaşamak insana büyük bir ıstırap verir. Ancak ne çare ki ölüme çare “şimdilik” yoktur.

Hasta yakınlarının yas reaksiyonunu yaşamasına izin verilmelidir. Gerekirse psikolojik ve dini destek almalarına izin verilmeli/yardım edilmelidir. 

 

ÖLÜMÜN SOSYOLOJİK BOYUTU

Hasta vefat ettikten sonra da hastanenin ve sağlık çalışanlarının bazı görev ve sorumlulukları olduğu unutulmamalıdır. Vefattan sonra da cenazeye saygı duyulmalı; mahremiyetine ve özlük haklarına dikkat edilmelidir. Cenaze aileye teslim edilene kadar korumalı mekanlarda muhafaza edilmelidir. Ailenin inançlarına uygun hareket edilmelidir. Bu işlemler sırasında bir psikolog ve/veya din adamının olayı yönetmesinde fayda vardır.

***

 

ÖLÜMÜN DİNİ BOYUTU

Aslında ölüm de doğum kadar doğal ve hayatın içinde olan bir gerçektir. Bizler günlük hayatımızda bazen “daha doğrusu her zaman” bu gerçeği görmezden geliriz. Ne zaman bir yakınımız vefat ederse ya da televizyonda bir şehit haberi geçerse o zaman ölümü hatırlarız. Onu da “en kısa zamanda” unutmak için elimizden geleni yaparız.

***

Öte yandan gerek semavi olsun gerekse diğer dinlerde “öldükten sonra tekrar dirileceğimiz başka bir dünyada hayata devam edeceğimiz; o dünyadaki şartlarımızı bu dünyadaki yaşam şartlarımızın belirleyeceğine dair öğretiler” vardır. Bu öğretiler Budizm’den Şamanizm’e; Hıristiyanlık’tan İslamiyet’e kadar tüm dinlerde değişik şekillerde yer alır.

 

 

Sonuç olarak:

Hekim olarak hastalıkları teşhis etmek, tedavi etmek ne kadar görevimiz ise ölümü de yönetmek, ölen hastanın haklarını korumak ve ölümden sonra ailenin ölümü kabullenmesine yardım etmek de görevimiz olmalıdır.     

 

PROF.DR. CUMA YILDIRIM

ACİL TIP ANABİLİM DALI ÖĞRETİM ÜYESİ