“Genç ve Dinamik Bir Ekip Olmamız Bizi Güçlü Kılıyor”
Bültenimizin bu ayki sayısında Çocuk-Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Öğr. Üyesi Zehra Hangül ile bir röportaj gerçekleştirdik.
GAÜN Çocuk-Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı’nın en önemli farklılığının ve güzelliğinin ekip uyumu olduğuna dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Zehra Hangül, “Uyum içerisinde çalışan genç ve dinamik bir ekibiz ve bunun bizi güçlü kıldığını düşünüyorum. Yeni atılımlar yapmak konusunda bu bize bir avantaj sağlıyor. Son yıllarda çocuk psikiyatri servisi, otizm polikliniği ve travma polikliniği gibi daha özelleşmiş alanlar yaratmaya çalıştık. Hizmet anlamında en büyük farklılığımız sanıyorum yataklı bir çocuk ve ergen psikiyatri servisine sahip olmamız. Ülkemizde oldukça az sayıda çocuk psikiyatri servisi bulunmakta. Bu anlamda servisimiz yalnızca şehrimize değil, bölge illeri başta olmak üzere çeşitli illerden gelen hastalara da hizmet vermektedir” dedi.
Dr. Öğr. Üyesi Zehra Hangül ile gerçekleştirdiğimiz o röportajın devamı …
Öncelikle kısaca kendinizden bahseder misiniz?
1986 yılında Adana’da doğdum. Tıp eğitimimi Çukurova Üniversitesi’nde, Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi İhtisasımı ise Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tamamladım. Burada Türkiye çocuk psikiyatri camiasına bilimsel açıdan önemli katkılar sunan değerli hocam Prof. Dr. Ali Evren Tufan ile 4 yıl boyunca çalışma fırsatı yakaladım. Sonrasında mecburi hizmet için Hakkâri’de bulundum ve Hakkâri’de hizmet veren ilk çocuk ve ergen psikiyatristi olarak oradaki çocuk psikiyatri kliniğinin kurulumunu üstlendim. Hakkâri’de, o dönemki idarenin de desteğiyle donanım olarak oldukça güzel bir klinik kurduk. Sonrasında kısa bir dönem Ordu’da Çocuk Hastanesi’nde çalıştım. Üç yılı aşkın süredir ise Gaziantep Üniversitesi’nde hizmet vermekteyim.
Alanınızda yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?
Asistanlık sürecimden bu yana emosyon regülasyonu, yani duygular ve duyguların düzenlenmesi yönetimi gibi konular oldukça ilgimi çekmiştir. Ruhsal sıkıntıların büyük bir kısmı bu alanda yaşanan zorluklardan kaynaklandığından çalışmalarımın önemli bir kısmını duygu denetimi alanında yürüttüm. Son yıllarda ise otizm spektrum bozukluğu alanında çalışmalar yürütme fırsatı yakaladım. Hastanemizde otizm polikliniğini kurduk ve bu alanda çalışmalarımıza devam etmekteyiz. Yine, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, öğrenme güçlüğü, obsesif kompulsif bozukluk (takıntı hastalığı), depresyon, kaygı bozuklukları çeşitli çalışmalar yürüttüğüm diğer alanlar. Ancak bunların dışında çocuk ve ergenlerde görülen tüm zihinsel ve ruhsal zorluklarla ilgili hizmet vermekte ve çalışma iş birlikleri yürütmekteyim. Yine son zamanlarda ilgimi çeken en önemli alanların başında “Psikolojik dayanıklılık” geliyor. Yalnızca ruhsal hastalıklara odaklanmanın yetersiz kaldığı, daha önemli olanın çocuklarımız ve gençlerimizin ruh sağlığı sorunları yaşamasının önüne geçmek ve onları zihinsel ve duygusal açıdan güçlendirmek olduğu kanaatindeyim. Bu nedenle ruh sağlığı koruma ve psikolojik dayanıklılığı arttırma girişimlerine öncelik verilmesi gerektiğini düşünüyorum.
GAÜN Hastanesi Çocuk-Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı kaç kişilik bir ekipten oluşuyor?
2 öğretim üyesi ve 15 araştırma görevlisinden oluşan genç ve dinamik bir ekibiz.
GAÜN Çocuk-Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı’nı farklı kılan nedir? Yenilikleriniz var mı? Burada yapılan özel testler var mı?
En önemli farklılık ve güzelliğimizin ekip uyumu olduğuna inanıyorum. Uyum içerisinde çalışan genç ve dinamik bir ekibiz ve bunun bizi güçlü kıldığını düşünüyorum. Yeni atılımlar yapmak konusunda bu bize bir avantaj sağlıyor. Son yıllarda çocuk psikiyatri servisi, otizm polikliniği ve travma polikliniği gibi daha özelleşmiş alanlar yaratmaya çalıştık. Hizmet anlamında en büyük farklılığımız sanıyorum yataklı bir çocuk ve ergen psikiyatri servisine sahip olmamız. Ülkemizde oldukça az sayıda çocuk psikiyatri servisi bulunmakta. Bu anlamda servisimiz yalnızca şehrimize değil, bölge illeri başta olmak üzere çeşitli illerden gelen hastalara da hizmet vermektedir. Yine aynalı gözlem odası az sayıda klinikte bulunan bir başka farklılığımız olarak kendini gösteriyor. Burada ise ebeveyn çocuk ilişkisini en doğal haliyle gözlemleyip, değerlendirme şansı buluyoruz.
GAÜN Çocuk-Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları bünyesinde “Otizm Polikliniği” de hizmet vermekte. Burada nasıl bir işleyiş söz konusu? Neler yapılıyor?
Otizm polikliniği son yıllarda getirdiğimiz yenilikler arasında yer alıyor. Otizm sıklığı giderek artan gelişimsel bir bozukluktur. Sadece çocuğu değil tüm aileyi derinden etkiliyor. Bu nedenle de daha kapsamlı ele alınması gerekiyor. Otizm polikliniğinde çocuklar gelişimsel açıdan kapsamlı bir şekilde değerlendiriliyor, gerekirse nörolojik ve genetik incelemelere yönlendiriliyor. Ancak dediğim gibi otizm tüm aileyi etkileyen bir durumdur. Bu nedenle sadece otizmli çocuğumuz değil kardeşleri ve ebeveynleri de değerlendiriliyor ve gerektiğinde çeşitli müdahale ya da yönlendirmeler yapılıyor.
Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi kaç yaşındaki çocuklarla ilgilenir? Aileler hangi durumlarda çocukları için bir psikiyatri uzmanına başvurmalı?
0-18 yaş grubuna hizmet veriyoruz. Ergenlik 18 yaşa girilmesiyle birlikte keskin bir çizgiyle son bulan bir dönem olmadığından hali hazırda çocuk ve ergen psikiyatri takibinde olan gençleri 23 yaşına kadar yine biz takip edebiliyoruz. Çocuk psikiyatrisine başvurulması gereken çok fazla ve çok çeşitli durum var. Genel olarak şöyle özetleyebilirim: ister yeni doğmuş bir bebek, ister küçük bir çocuk, isterse bir genç olsun çocuğunuzun zihinsel ve duygusal gelişiminde yolunda gitmeyen bir şeyler sezdiğiniz her durumda; çocuğunuzun davranışlarında ve duygu durumunda her zamanki halinden bir farklılaşma gerçekleştiği ve bu farklılaşma çocuğunuzu, sizi, çocuğunuzla ilişkilerinizi veya çocuğunuzun kendi çevresiyle ilişkisini bozduğu her durumda; okulda, evde ya da arkadaş çevresinde işler yolunda gitmiyorsa; ebeveyn olarak sizler nasıl davranmanız gerektiğini bilemediğinizde, ebeveyn olarak kendinizi tükenmiş ya da çaresiz hissettiğinizde bu durumların nedeninin araştırılması ve çözümlenebilmesi için mutlaka bir çocuk ve ergen psikiyatrisine başvurmalısınız. Çocuk psikiyatristi yalnızca hastalıkları tedavi etmek için değildir, çocuğu korumak ve ebeveyn olarak sizde bir farkındalık yaratmak, ebeveynlik becerilerinizi güçlendirmek için de çok önemlidir.
Psikiyatri deyince insanlar çekimser yaklaşıyor. Mesleğinizi icra ederken bu gibi durumlarda neler yapıyorsunuz?
Psikiyatrik değerlendirme ve müdahalenin de normal ve olması gereken bir durum olduğuna inanç giderek artsa da çok haklısınız, böyle durumlarla sık olarak karşılaşıyoruz. Bu durumlarda ilk yapılması gerekenin empati ve anlayış olduğunu düşünüyorum. Gelen aileyi kendi kültürel ve sosyal çevresi, inanışları ve görüşleri çerçevesinde ele alıp şefkatle yaklaştığınızda karşı taraf da kendisini çok daha rahat hissediyor, iç dünyasının kapılarını açmaya başlıyor. Bunu özellikle gençlerle sık yaşıyorum. Başlangıçta gardlarını almış bir şekilde, ön yargıyla geliyor ya da getiriliyorlar. Ancak kabul gördüklerini, tüm duygularının eleştirilmeden kabul edildiğini hissettiklerinde işler değişiyor ve aramızda güçlü bir psikiyatrist-danışan ilişkisi başlıyor.
Çocuk ve ergen yaştakilerin ruh sağlığı açısından karşılaştığınız en büyük problem nedir?
En zorlandığım durum; çocuktan ziyade ebeveynlerin değişime olan direnci oluyor. Bir hekime başvurduğumuzda istiyoruz ki hekim sorunlarımızı düzeltsin. Diğer branşlar için de geçerli olmakla birlikte ruh sağlığı özellikle de çocuk ruh sağlığı söz konusu olduğunda işin büyük kısmı aileye düşüyor. Hekim ya da terapist olarak bizler onlara rehberlik ediyor, gerektiğinde medikal tedavilerle destek oluyoruz. Aile bir sistem ve çocuktaki sorun davranışların düzelmesini istiyorsak bu sistemi bir bütün olarak ele almak gerekiyor. Sadece çocuğu hedef alarak tam anlamıyla bir düzelme sağlamak maalesef mümkün olmuyor.
Çocuk ve ergen ruh sağlığı açısından ebeveynlere düşen nedir? Yapılması gerekenler nelerdir?
Olaya bütüncül bakmalarını öneriyorum. Çocukları bir tohum gibi düşünmek gerekir. Siz bir gül tohumundan papatya yapamazsınız, ya da bir kaktüsü güle çeviremezsiniz. Gül kokusu ve narinliğiyle güzeldir, kaktüs ise dayanıklı ve güçlü duruşuyla güzeldir. Başta bunu kabul etmek gerekir. Her çocuğun kendine özgü bir mizacı var. Ancak o tohumu ektiğinizde oradan nasıl bir gül, nasıl bir kaktüs büyüyecek bu biraz da çevresel koşullara bağlı. Suyunu ona özgü vermek, ışığını toprağını ona göre ayarlamak, o tohumun ihtiyaçları neyse onu sağlamak; o tohumun potansiyelini açığa çıkarmasını, gülse daha güzel bir gül olmasını kaktüsse daha ihtişamlı, daha güçlü bir kaktüs olmasını sağlar. Ebeveyn olarak tohumu değiştirmeye odaklanırlarsa hüsrana uğrayabilirler. Kaktüs gülden, gül kaktüsten daha iyidir düşüncesi sağlıklı bir düşünce değil. Hiç kimse güzel görünümünü ve kokusunu kaybetmiş, çürümüş bir gülü; yeşil, sağlıklı ve ihtişamlı bir kaktüse tercih etmez diye düşünüyorum. Hem kendilerine hem tohuma yazık etmemek için havaya, suya, ışığa odaklanmak; yani çocuğun hangi koşullarda büyüdüğüne, nasıl bir çevrede yetiştiğine odaklanmak daha faydalı olacaktır.
İleriye yönelik projeleriniz nelerdir?
En büyük isteğim kendi kültürümüze uygun, kendi ülkemizin çocukları için geliştirilmiş bir ruhsal dayanıklılık programı geliştirmek ve bunu ulusal anlamda yaygın bir şekilde kullanılır hale getirmek. Az sayıda ruhsal dayanıklılık programları akademik alanda geliştirilmiş olmasına rağmen bunu tüm ülkeye, tabana yayma şansı maalesef olmamış. Her ailenin, her çocuğun bundan faydalanabilmesini mümkün kılmak benim hayalim. “Ulusal, çocuklarda ruh sağlığı güçlendirme projesi” sizce de kulağa hoş gelmiyor mu?
Röportaj/Fotoğraf: Elif EMİROĞLU SÖNMEZ