Gaziantep Üniversite Hastanesi Haber Bülteni

GAÜN HAFIZASI: Prof. Dr. Avni Gökalp


Gaziantep Üniversitesi Rektör Yardımcılığı aynı zamanda GAÜN Tıp Fakültesi Hastanesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkanlığı görevini yürüten, 30 senenin vermiş olduğu bilgi ve tecrübeyi, yaşam biçimi olarak gördüğü hekimliği ile harmanlayarak adından büyük başarılarla söz ettiren Prof. Dr. Avni Gökalp bültenimizin bu ay ki konuğu oldu.

GAÜN Tıp Fakültesi’ni kuruluş aşamasında verdiği emeklerle, önde gelen kalitede sağlık hizmeti verebilecek kapasiteye gelmesinde, çok büyük oranda katkı sağlayan Prof. Dr. Avni Gökalp; kaliteden ve etik değerlerden vazgeçmeden hizmet vermeye devam ediyor.

Hekimliğin temel taşının iyi bir hekim olmaktan geçtiğini vurgulayan Prof. Dr. Avni Gökalp, “İyi bir hekim olmak için; fedakâr olacaksınız, insanları çok seveceksiniz. İnsanlara hizmet etmeyi bir ülkü, bir amaç, bir yaşam biçimi olarak benimseyeceksiniz. Özellikle cerrahi branşlar ekstra fedakârlık ister. Gecesi, gündüzü, tatili yoktur. Sizin bunu taşıyabilecek nitelikte, zorluklar karşısında yılmayan, kriz durumlarında bunları yönetebilecek güçlü kişilik yapısına sahip olmanız gereklidir” şeklinde konuştu.

Röportaj teklifimizi kabul edip, sorularımızı yanıtlayan Sayın Gökalp’a çok teşekkür ediyor ve sizi röportajımızla baş başa bırakıyoruz…

 

Öncelikle kısaca kendinizden bahseder misiniz?

 

Kilis’te 1955 yılında doğdum. GAÜN Tıp Fakültesi’nde 30 seneyi aşkın bir süredir öğretim üyesi olarak çalışıyorum. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni 1979 yılında bitirdim. Yine oradan 1984 yılında genel cerrahi ihtisası aldım. Daha sonra askerlik ve mecburi hizmet sürecim oldu. Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi daha henüz açılmadan, 1988 yılında yardımcı doçent olarak göreve başladım. Tıp Fakültesi’nin en kıdemli öğretim üyesiyim. Benden önce sadece kurucu dekan göreve başlamıştı. Fakültenin kuruluş aşamasında çok emeğim ve katkım oldu. Genel Cerrahi Anabilim Dalı’nı kurdum. Sıfırdan bir tıp fakültesinin kurulması sıkıntılı bir süreçtir. Ortada hiçbir şey yokken böyle bir hastanenin ortaya çıkarılması ve bu hastanenin de yüksek kalitede sağlık hizmetleri verebilecek düzeye getirilmesi çok güzel bir şey. Bunda benim de bir katkımın olmasından  gurur duyuyorum. Bu sadece benim başarım değil, benimle beraber ve benden sonra gelen arkadaşlarımın başarısıdır. Onlara da şükran duyuyorum.  

 

Genel Cerrahi Anabilim Dalı hangi tür hastalıklarla ilgilenir?

 

Halkın anlayacağı şekilde ifade edersek, yemek borusu, mide, bağırsak, makat hastalıkları, karaciğer, safra kesesi pankreas dalak  hastalıkları,obezite cerrahisi,  genel cerrahinin ilgi alanlarıdır. Bunun dışında iç salgı bezleri, guatr, tiroid bezinin cerrahi hastalıkları, böbrek üstü bezinin cerrahi hastalıkları, kadın ve erkeklerde meme hastalıkları bizim alanımıza giriyor. Ayrıca bunlara ek olarak; karaciğer ve böbrek nakli de bizim alanlarımızdandır. Yaklaşık olarak 10 yıldır başarıyla karaciğer ve böbrek nakli yapıyoruz.

 

Meme kanseri ve tiroid kanseri üzerinde başarılı sonuçlara imza atan hekimler arasında anılıyorsunuz. Bize yaptığınız bu işlemlerden, başarılarınızdan söz eder misiniz?

 

Endokrin, tiroid ve meme cerrahisiyle uzun yıllardır uğraşıyorum. Başarının bilimsel kriterleri var. Benim ne ölçüde başarılı olduğumu ben değil, hastalarım ve meslektaşlarım değerlendirmelidir. Bir akademisyen olarak böyle bir cümle kuramam. Biz endokrin cerrahisi, tiroid cerrahisi, paratiroid bezlerinin cerrahisi, böbrek üstü bezlerinin cerrahi tedavilerini yaparken tek başımıza hareket etmiyoruz. Hastanemizde 25 senedir endokrinoloji, patoloji, nükleer tıp bölümlerinin hocaları ve genel cerrahiden de ben olmak üzere haftada bir gün Cerrahi-Endokrin konseyi toplantısı yapıyoruz. Bu toplantılarda bize başvuran hastalarımızı tartışıyor ve hastalarımızı hangi metotla, nasıl tedavi edeceğimize karar veriyoruz.  Konsey kararına göre bu hastalara cerrahi bir müdahale gerek duyulursa, hastalar bana gelir. Hastalarımızı muayene ederim, ameliyat gerekiyorsa ameliyat konusunda bilgilendiririm. Ameliyat sonrası ise takipleri, raporları bir sonraki endokrin konseyi toplantısında değerlendirilir. Cerrahi; hastaya ne derece yararlı olmuş vb. konular üzerinde konuşulur. Konsey sonrası çıkan karara göre hastayı yönlendirir, takiplerini yaparız. Ek bir tedavi alması gerekiyorsa buna karar veririz. Hastamızı belli aralıklarla takip ederiz. Bu sistemi 25 senedir hiç aksatmadan uyguluyoruz.

 

GAÜN Hastanesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı olarak özellikli işlemleriniz, nelerdir?

 

Son yıllarda minimal invaziv cerrahi dediğimiz bazı ameliyatların endoskopik yöntemlerle yapılması gündeme gelmiştir. Bölüm olarak bu konuda öncülük etmekteyiz. Laparoskopik safra kesesi ameliyatları Türkiye’deki ana merkezlerde başladıktan çok kısa bir süre sonra hastanemizde de yapılmaya başladı. Şu anda ise pek çok ameliyatı laparoskopik yöntemle yapabiliyoruz. Bunlar arasında en popüler olan metabolik ve endokrin cerrahidir. Yani aşırı kilolu hastalarımızın laparoskopik ameliyatlarla kilolarının kontrol edilmesi yöntemi hastanemizde başarıyla uygulanmaktadır. Halk arasında bu yöntem obezite cerrahisi olarak geçmektedir. Bunun yanı sıra organ naklini, karaciğer ve böbrek naklini de başarıyla sürdürmekteyiz. Özellikle canlıdan canlıya nakiller, kadavradan nakillere nazaran çok daha tecrübe istemektedir. Biz bu konuda da oldukça iyi sonuçlar alıyoruz.

 

GAÜN Genel Cerrahi Anabilim Dalı zor multidisipliner ekip yaklaşımıyla hareket ediyor. Bunu nasıl başarıyorsunuz?

 

El Bab ve Afrin operasyonlarında yaralanan mehmetçilerimiz bizim hastanemize getirildiler. Biz bu tür hastalarımıza anında müdahale edebilmek için whatsapp üzerinde iletişim kurabileceğimiz gruplar oluşturduk. Bu gruplarda askerimiz cephede yaralandığı zaman bize bilgi geliyor. Gelen bilgiye göre hastanemizde gerekli tedbirler alınıyor, zaman kaybetmeden ilgili bölümler tarafından hastamıza anında müdahalede bulunuluyor. Biz bu uygulamamızdan gurur duyuyoruz. Çünkü bu bir vatan hizmetidir. Endokrin cerrahi konseyi ve Gastroenteroloji Bilim Dalı ile de aynı iletişim yolunu kullanıyoruz. Kamuoyunda bazen Tıp Fakültesi Hastanesinde ‘’Hastalar asistanlar ve öğrenciler tarafından tedavi ediliyor. Hocalar hastaları hiç görmüyor’’ gibi değerlendirmelere tanık oluyoruz.  Bizim bölümümüzde ve diğer bölümlerde hastaların tetkikleri muhakkak hocalar tarafından değerlendirilir. Hocaların yapması gereken ameliyatlar tümden veya gerekli aşamaları bizzat hocalar tarafından yapılır. Biz bir eğitim hastanesiyiz. Dolayısıyla asistana ve öğrenciye eğitim vermeliyiz. Bu bizim görevimiz. Ancak şu unutulmamalıdır ki asistanlarımız bizim kontrolümüz altında tedavi ve cerrahi müdahale yaparlar. Rastgele bir işleyişimiz yoktur. Her işlem hoca sorumluluğu altında yapılmaktadır. Her ameliyatın da kayıtları tutulmaktadır. Bu yorumlar kamuoyunun hastanemize teveccühünü, hastanemize yönelmesini engelleyici çevrelerin uydurmalarıdır. Halkımızın bunu bilmeye hakkı var.

 

Size göre iyi bir cerrah olabilmek için gereken temel taşlar nelerdir?

 

İyi bir hekim olacaksınız. İyi bir hekim olmak için; fedakâr olacaksınız, insanları çok seveceksiniz. İnsanlara hizmet etmeyi bir ülkü, bir amaç, bir yaşam biçimi olarak benimseyeceksiniz. Cerrahi branşlar ekstra fedakârlık ister. Gecesi, gündüzü, tatili yoktur. Sizin bunu kabul edecek bir kişilik yapısında olmanız gerekmektedir. Zorluklar karşısında yılmayan, kriz durumlarında bunları yönetebilen güçlü kişilik yapısına sahip olunması gereklidir. Aşırı olmamak kaydıyla titiz de olunmalıdır. “Doğru tedaviyi doğru zamanda yaptım mı? Yapacağım cerrahi işlem muhakkak gerekli miydi?” gibi soruları kendimize yöneltmemiz lazım. Her girişimin kâr, zarar hesabını ameliyattan önce yapmamız gerekiyor.

 

Sayın Hocam, cerrah olmanızın yanı sıra hâlihazırda devam eden idari bir göreviniz de var. Bu yoğun tempo sizde neler hissettiriyor?

 

Benim birinci plandaki görevim öğretim üyeliğidir. Ben çok severek genel cerrahiyi seçtim. Yaşım ilerlemiş olsa da aktif olarak çalışmaya devam ediyorum. İdari görevler, sizlerin de bildiği gibi geçici görevlerdir. Asli olan görevim öğretim üyeliğidir. Beni motive eden en büyük şey; 30 sene önce ortada hiçbir şey yokken bugün Türkiye’deki devlet fakülteleri arasında ilk 10’da olan bir fakülte ortaya konmuş olmasıdır. Böyle bir fakülte ortaya konmasında benim de payım olduğu için çok mutluyum. Öğrencilerimin bir kısmı ise şu an doçent veya profesör olarak benimle birlikte çalışıyor. Bu tür şeyler beni çok mutlu ediyor. Böyle bir eserin ortaya çıkmasında katkımın olması benim için övünç kaynağıdır.

 

Cerrahinin geleceğini nasıl görüyorsunuz?   

 

Ameliyat aslında doğal bir tedavi yöntemi değil. Dolayısıyla en son başvurulması gereken bir tedavi yöntemidir. Ancak artık tıpta olan ilerlemeler yeni ufuklar açıyor. Belki de ilerleyen zamanlarda kanserin ortaya çıkışını engelleyici bir takım tedavi yöntemleri veya kanser ortaya çıktıktan sonra genetik ve medikal tedavi yöntemleriyle cerrahiye gerek kalmadan tedavi söz konusu olacaktır. Fonksiyonunu yitiren organların yerine yapay olarak biyolojik organlar üretilerek insanlara bunların takılması mümkün olabilecektir. Bugün yapmak zorunda olduğumuz birçok ameliyata gelecekte gerek kalmayabilir, hastalıklar cerrahi dışı yöntemlerle tedavi edilebilir.

 

Röportaj: Elif EMİROĞLU