Gaziantep Üniversite Hastanesi Haber Bülteni

Doç. Dr. Demir: Alkol ve madde kullanımı her geçen gün artıyor


Bültenimize bu ay Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bahadır Demir konuk oldu.

 

Sunduğu çok yönlü tedavi hizmetleriyle Gaziantep Üniversitesi(GAÜN) Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı’nın fark oluşturduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Bahadır Demir, “Anabilim dalımız bünyesinde bulunan 24 yataklı klinik, 7 psikiyatri polikliniği, özelleşmiş Alkol-Madde Tedavi Polikliniği ve Toplum Ruh Sağlığı Merkezi ile hem ayaktan ve yatarak tedavi hizmeti sunarken, hem de hastalarımızın rehabilitasyonu için imkân sağlamaktadır. Klinik olarak geçmişten gelen birikimimize yenilikçi tedavileri ekleyerek farkımızı artırmaya çalışıyoruz. Yıllardır kliniğimizde uygulanan elektrokonvülsif terapi (EKT) yanında bir diğer önemli ve modern nöromodulasyon tedavisi olan Transkraniyal Manyetik Uyarım (TMS) tedavisi ilimizde sadece GAÜN Hastanesi Psikiyatri Anabilim Dalı’nda bulunmaktadır” ifadelerine yer verdi.

 

Doç. Dr. Bahadır Demir ile gerçekleştirdiğimiz röportajın geri kalanı…

 

 

Öncelikle kısaca kendinizden bahseder misiniz?

 

1986 yılında Elazığ’da doğdum. Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden 2010 yılında mezun olduktan sonra 1 yıl kadar Elazığ Karakoçan Toplum Sağlığı Merkezi’nde pratisyen hekim olarak çalıştım. 2011 yılında Gaziantep Üniversitesi’nde uzmanlık eğitimime başladım ve 2015 yılında tamamladım. 5 yıl, Gaziantep 25 Aralık Devlet Hastanesi’nde psikiyatri uzmanı ve klinik sorumlu hekimi olarak görev yaptım. 2020 yılında Doktor Öğretim Üyesi olarak çalışmaya başladığım Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı’nda Doçent unvanı ile çalışmaya devam etmekteyim.

 

Alanınızda yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?

 

Ruh sağlığı ve hastalıkları alanında ulusal ve uluslararası birçok araştırma yaptım. Alana katkı sunmaya yapmakta olduğum çalışmalarımla devam ediyorum. Özelikle “madde kullanım bozuklukları” ve  “psikiyatrik bozukluklarda somatik tedavi yöntemleri” konularında yoğun olarak çalışmaktayım. Bunlar dışında Bilişsel Davranışçı Psikoterapiler Derneği ve Bağlamsal Bilimler & Psikoterapiler Derneği tarafından sertifiye edilen psikoterapi eğitimlerini tamamladım. Ayrıca Gaziantep Üniversitesi “Bağımlılıkla Mücadele Komisyonu” üyesi olarak faaliyetlerde bulunmaktayım.

 

GAÜN Hastanesi Psikiyatri Anabilim Dalı kaç kişilik bir ekipten oluşuyor? GAÜN Psikiyatri Anabilim Dalı’nı farklı kılan nedir? Yenilikleriniz var mı?

 

Anabilim dalımız hekim kadrosu; 4 öğretim üyesi ve 25 araştırma görevlisi doktordan oluşmaktadır. Ayrıca ekibimiz; deneyimli psikolog, hemşire, soysal hizmetler uzmanı, tıbbı sekreter, güvenlik görevlisi ve personellerden oluşmaktadır. GAÜN Psikiyatri sunduğu çok yönlü tedavi hizmetleri ile fark oluşturmaktadır. Anabilim dalımız bünyesinde bulunan 24 yataklı klinik, 7 psikiyatri polikliniği, özelleşmiş Alkol-Madde Tedavi Polikliniği ve Toplum Ruh Sağlığı Merkezi ile hem ayaktan ve yatarak tedavi hizmeti sunarken, hem de hastalarımızın rehabilitasyonu için imkân sağlamaktadır. Klinik olarak geçmişten gelen birikimimize yenilikçi tedavileri ekleyerek farkımızı artırmaya çalışıyoruz. Yıllardır kliniğimizde uygulanan elektrokonvülsif terapi (EKT) yanında bir diğer önemli ve modern nöromodulasyon tedavisi olan Transkraniyal Manyetik Uyarım (TMS) tedavisi ilimizde sadece GAÜN Hastanesi Psikiyatri Anabilim Dalı’nda bulunmaktadır.

 

Psikiyatri deyince insanlar çekimser yaklaşıyor. Mesleğinizi icra ederken bu gibi durumlarda neler yapıyorsunuz?

 

Psikiyatrik bozukluklar halk sağlığı açısından önemli ve öncelikli sorunlar olmasına rağmen ne yazık ki insanların profesyonel yardım alma ile ilişkili ciddi ön yargıları ve damgalanma korkuları mevcut. Bu da psikiyatrik bozuklukların tedavisi konusunda önemli bir direnç oluşturuyor. Bu ön yargı ve damgalanma korkusunun altında birçok dinamik bulunabilir ve buna özel bir yaklaşım gerektirebilir. Ancak bu durumlarda yaklaşımım; güvenli hasta hekim ilişkisi oluşturmak, hasta ve hasta yakınlarını bilgilendirmek, gerekiyor ise bir psikoeğitim programına dahil etmek şeklinde oluyor. Psikiyatrik bozukluklarda damgalanma hasta ile kalmıyor, ailesini, arkadaşlarını ve temsil ettiği topluluğu da etkiliyor. Bu konuda toplum eğitimi, hastalarla toplum arasındaki sınırların kalkması ve temasın sağlanması, tıbbi hizmet verenlerin psikiyatrik bozukluklar ile ilgili bilgisinin artırılması, basının damgalayıcı bir dil kullanmaması önemlidir.

 

Tedaviye gelen kişilerin hangi tür problemleri ağır basıyor? Toplumda en sık rastlanılan ruh sağlığı problemi nedir?

 

Psikososyal sorunlar ve çeşitli yaşam olayları ruhsal bozuklukların ortaya çıkmasına yol açabiliyor. Bu nedenle kişilerin zorlandığı dönemlerde kişiler arası ilişki problemleri artıyor ve başvuru nedeni olabiliyor. Toplumda en sık görülen ruh sağlığı bozukluklarının anksiyete (kaygı) ve depresif bozukluklar olduğu bilinmektedir. Dikkat çeken bir diğer konu ise değişen dünya ve toplumsal şartlar nedeniyle gençler arasında alkol ve madde kullanımının birçok ülkede ve ülkemizde arttığıdır.

 

Psikiyatrinin geldiği yerden memnun musunuz?

 

Teknolojik gelişmeler ile psikiyatri alanında ciddi ilerlemeler oldu. Beyin fonksiyonlarını değerlendiren görüntüleme yöntemleri çığır açtı. Varsayımlar kanıtlanabilir hale geldi ve bu alanda önemli adımlar kaydedildi. Tabii ki bu söylediklerim psikiyatrik bozukluklarının nedenlerini yine de yüz de yüz açıklayamaz ancak bilim anlamında daha iyi dayanaklara ulaşmamızı sağladı. Psikiyatrik bozuklukların psikolojik, biyolojik ve sosyal taraflarının olması sürekli dinamik olmayı, varsayımlar üretmeyi ve yeni bakış açıları geliştirmeyi gerektiriyor. Bilimsel anlamda psikiyatrinin geldiği nokta memnun edici.

 

İnsanların ruh sağlığını daha sağlam tutabilmek amaçlı yapabilecekleri şeyler var mıdır? Ya da yapılması gerekenler nelerdir?

 

Öncelikle yanlış yerleşmiş bazı algıları düzeltmek adına birkaç cümle kurmak istiyorum. Bir insanın hiç kaygılanmaması, moralinin bozuk olmaması gibi bir durumun mümkün olmadığını, örneğin kaygının aslında yaşamı sürdüren ve bireyi koruyan en önemli duygulardan biri olduğunu bilmemiz gerekir. Tabii ki bu duyguların şiddetinin kararında olduğu, süresinin makul ve insanların fonksiyonlarını etkilemediği durumlardan bahsediyoruz. Bunun dışındaki durumlarda mutlaka psikiyatrik bir değerlendirme yapılmalıdır.

 

Ruh sağlığının korunması alanında öncelikle önemli bir kavram olan “psikolojik dayanıklılık” tan bahsetmek istiyorum. Çünkü önerilerim de bu doğrultuda olacak. Psikolojik dayanıklılık, olumsuz koşullar ile karşı karşıya kalındığında, risk faktörleri ve koruyucu faktörlerin etkileşimi sonucu bireyin bu olumsuz koşulların üstesinden başarıyla gelebilme, uyum sağlayabilme ve yeterlilik geliştirebilme yeteneğidir. Dolayısıyla burada koruyucu faktörleri güçlendirmek önemlidir. Bu koruyucu faktörleri: akademik yeterliliğin olumlu algılanması, yüksek benlik algısı, özyetkinlik ve farkındalığın olması, gelecek için plan yapma ve iyimser olma, mizah duygusu olması, empati, sorumluluk ve yardımseverlik duygusunun olması, olumlu aile ilişkileri, aile ile birlikte yaşama, iyi eğitimli anne-baba, olumlu toplumsal destek ve arkadaş desteğinin olması şeklinde sıralayabiliriz.

 

 İleriye yönelik projeleriniz nelerdir?

 

İlimiz bazında, ulusal ve uluslar arası birçok projemiz olduğunu söyleyebilirim. İlimiz özelinde, bölgemizde de artış gösteren alkol madde kullanım bozuklukları için yataklı tedavi hizmeti sunan bir AMATEM kliniği açmak hedeflerimizden biri. Bu hasta grubunda yüksek oran gösteren nükslerin (hastalığın yinelemesi) azaltılması ve önlenmesi için tedaviye eklenecek yeni bir terapi programı oluşturmak da projelerimiz içinde yer alıyor. Böylelikle toplumsal olarak büyük bir sorun haline gelen bu durumun çözümüne fayda sağlamak istiyoruz.

 

Röportaj/Fotoğraf: Elif EMİROĞLU SÖNMEZ