Gaziantep Üniversite Hastanesi Haber Bülteni

Dijital Dönüşüme Hazırdık


Bültenimizin bu ayki sayısında Gaziantep Üniversitesi Rektörü Prof Dr. Ali Gür ile dünyayı etkisi altına alan, küresel bir salgın olarak ilan edilen COVID-19 hakkında konuştuk.

COVID- 19 ile ilgili üniversite bünyesinde yapılan çalışmalar, tedavi yöntemleri ve tedbirler hakkında konuştuğumuz röportajda Rektör Prof. Dr. Ali Gür, “Türkiye’de vaka sayılarının normalleşip pik dönemlerini atlatıp yavaş yavaş azalmaya başladığı bir dönemde Gaziantep’te vakaların kısmen artış göstermesi insanlarda panik havası oluşturdu. Ancak bilinmelidir ki Gaziantep bunun üstesinden gelecektir” şeklinde konuştu.

Röportaj teklifimizi kabul edip, sorularımızı yanıtlayan Sayın Gür’e teşekkür ediyor ve sizi röportajımızla baş başa bırakıyoruz…

 

Sayın Hocam Gaziantep Üniversitesi olarak COVID 19 ile ilgili birçok ilke imza atıp şu dönemde çok ses getirdiniz. Öncelikle Gaziantep Üniversitesi’nde COVID-19 ile ilgili yapılan yeni olan, farklı olan adımlar nelerdir bunlardan bahsedebilir misiniz?

 

Öncelikle bu soru vesilesiyle COVID-19 hakkında yaptığımız çalışmalara atıf yaptığınız için teşekkür ediyorum. COVID-19 başladığı andan itibaren Türkiye’de immün plazma tedavisinin patojenden arındırılarak COVID’li vakalarda uygulanmasını gündeme getiren ilk üniversiteyiz. Bu sistem Türkiye’de yoktu. Gaziantep Üniversitesi aracılığıyla Nisan ayının sonunda Japonya’dan iki sistem getirtildi. Gaziantep’te vaka sayıları az olduğu için Sağlık Bakanlığı’nın önerisi ve Kızılay’ın da talebi üzerine Kızılay’la ortak bir protokol yaptık. Biri Ankara Kızılay merkezinde olmak üzere diğeri İstanbul Kartal Kızılay merkezinde iki tane arındırılmış immün plazma elde edilme sistemi kuruldu. Şu an da orada COVID’li hastalara tedavi veriliyor. Bunun yanı sıra COVID tedavisinde kullanılan ilaçlar var. Bu ilaçları yurt dışından ithal ediyorduk. İlaçların Türkiye’de muadillerinin yapılması hususunda ilk çalışmalar Gaziantep Üniversitesi Teknopark’ında başladı. Gaziantep Üniversitesi Teknopark’ta bulunan ilaç firması dört tane ilaç çalışmasının onayını Sağlık Bakanlığı’ndan aldı. Böylece COVID tedavisinde kullanılacak yerli ilacın üretimi Gaziantep’te başlamış oldu. Bunun dışında solunum cihazlarında taşınabilir solunum cihazı üretilmesi de TÜBİTAK desteğiyle Gaziantep Üniversitesi Teknopark’ında yapılıyor. Son zamanlarda gündemde olan solunum yolunu açmak için kullanılan video laringoskop yine çok ucuz maliyetlerle Teknopark’ta üretilerek kullanılmaktadır. Aynı zamanda Fizik Mühendisliği’nde çalışan bilim insanlarımız COVID’li vakaların Türkiye’deki seyri ve ne zaman sonlanacağına dair özel bir yazılım oluşturdu. Bu çalışma da Türkiye’de bir farklılığa yol açtı. Bunlar gibi birçok sayıda farklı çalışmalar Gaziantep Üniversitesi bünyesinde yapıldı.

 

COVID-19 Türkiye’de ilk tespit edildiğinde Gaziantep Üniversitesi olarak virüse karşı hazırdınız. Bu durumu nasıl öngördünüz? Nasıl bu kadar hızlı olabildiniz?

 

Çin’in Vuhan kentinde başladıktan sonra bu virüsün hızlıca Avrupa ve Amerika’ya yayılması bütün dünya coğrafyasına yayılacağını gösteriyordu. COVID -19’un Avrupa’dan Türkiye’ye gelmesi biraz geç oldu. İstanbul gibi uluslararası hareketliliğin çok olduğu şehirlerde vakalar başlayınca Gaziantep’te de vakaların olmaması mümkün değildi. Az sayıda da olsa şehrimizde de vakalar görülmeye başlamıştı. Gaziantep Üniversitesi olarak yapmış olduğumuz çalışmalarla hastanemize COVID’le ilgili büyük yatırımlar yaptık. Büyük bir hastanemiz var. Hastanemize COVID ön tanısı ile gelen hastaların izolasyonu yapılarak rahat bir ortamda tedavisinin yapılabilmesi için özel seksiyonlar oluşturuldu. Personellerimiz özel korumaya alındı. Tüm bunlar Gaziantep Üniversitesi’nin öngörüsünden kaynaklanan güzel atılımlardı.

 

İlimizde bir dönem pozitif vaka artışı söz konusu oldu. Hastane olarak bu dönemde duruşunuz nasıldı? Hastanede COVID-19 testi yapılması ne gibi fayda sağladı?

 

Gaziantep’te son dönemde vakaların arttığı yönünde hatta Türkiye’de en fazla vaka artışının olduğu il olarak söylentiler çıktı. Bu doğru bir söylenti değil. Türkiye’de vaka sayısı dünyaya göre daha az. Aynı zamanda ölümler ve yoğun bakım hastaları da oransal olarak daha az. Gaziantep’teki vaka sayısının il nüfusuna göre kıyaslandığında çok fazla olmadığı görülüyor. Türkiye’nin ortalamasının çok altında. Ancak Türkiye’de vaka sayılarının normalleşip pik dönemlerini atlatıp yavaş yavaş azalmaya başladığı bir dönemde Gaziantep’te vakaların kısmen artış göstermesi insanlarda panik havası oluşturdu. Ancak bilinmelidir ki Gaziantep bunun üstesinden gelecektir. İnsanları uyaralım mesafeye ve maske kullanımına dikkat etmelerini sağlayalım ancak panik oluşturmayalım. Çünkü bu şehir yaşayan bir şehir. İki buçuk milyon insanın geçimi var. İki buçuk milyon insan bu konuda huzursuz edildiği zaman bu şehir hayalet şehre dönüşür. Bunu istemiyoruz. Türkiye normalleşirken Gaziantep de normalleşsin. Gaziantep’i biz hayalet bir şehre dönüştürürsek ciddi sıkıntılar yaşarız.

Başlangıçta vaka sayıları az olduğu için kontrol mekanizması açısından Sağlık Bakanlığı’nın İl Halk Sağlığı müdürlüklerince kontrollü bir şekilde testler yapılıyordu. Ancak Gaziantep’te vakaların artması söz konusu olunca Gaziantep Üniversitesi’nin uzun yıllardır var olan güçlü altyapısının devreye alınması istendi. Biz de PCR cihazlarımızı bu sistem için kullandık. Gaziantep’te test yapma açısından hiçbir sorun yok. Gaziantep Üniversitesi hâlihazırda günlük 500 adet test yapabilir. Ancak özel hastanelerden, dışarıdan gelenler ve hastanemizin ön tanı vakaları dâhil olmak üzere ortalama günlük 70’i geçmeyen bir test sayımız oluyor. Kamuoyunun bunu iyi bilmesinde fayda var. Gaziantep’te test yapmakla ilgili herhangi bir sorun yok. Laboratuvarlar ve test sayıları yeterlidir.

 

Tüm dünyada uluslararası bir maske krizi yaşanırken Gaziantep Üniversitesi Hastanesi’nde böyle bir kriz yaşanmadı. Bu durumu nasıl kontrol altına aldınız?

 

Gaziantep Üniversitesi bütçe açısından girdisini çıktısını, gelir gider dengesini çok iyi koruyan ve ileriye yönelik kullanabileceği sarf malzemelerini sürekli depolayan, geleceğe dönük tedbir alan bir üniversitedir. COVID vakaları başlamadan önce gerek N99 gerek N95 maskelerini depomuzda tutuyorduk. Bunlarla birlikte, mevcut maskelerin yanı sıra üniversitemizin de imkanlarını kullanarak yeni maskeler ürettik. Tekstil atölyelerimizi, terzihanelerimizi kullandık. Bağışçılarımızdan da aldığımız kumaşlarla kendi maskelerimizi ürettik. Ürettiğimiz maskeler bizim ihtiyacımızı gideriyor. Bu durum Gaziantep Üniversitesi’nin diğer alanlarda olduğu gibi maske alanında da kendisine yeten, kendi ürünlerini üretip aynı zamanda kullanan bir kurum olduğunu gösteriyor.

 

Gaziantep Üniversitesi pandemiye rağmen eğitimi hiç aksatmadı. Hatta doçentlik sınavı bile yapıldı. Bu alt yapı çalışmaları ne zaman başlamıştı? Çünkü YÖK online eğitim dediğinde Gaziantep Üniversitesi olarak hazırdınız. Bunu nasıl öngördünüz?

 

Bu konuda Gaziantep Üniversitesi çok şanslı. Çünkü Gaziantep Üniversitesi’nde uzaktan eğitim durumu gündeme gelmeden çok önce uluslararası öğrenciler için sadece İngilizce ve Arapça olmak kaydıyla uzaktan eğitimi ve açık öğretim fakültesini YÖK’e teklif etmiştik.  COVID 19’dan sekiz ay önceydi. Dolayısıyla bunun alt yapısını hazırlamıştık. Amacımız uluslararası öğrencilere uzaktan eğitim imkânı vererek eğitim kalitesi kazandırmaktı. Bunun için güçlü bir alt yapıya sahip olmanız gerekir. YÖK, altyapısı müsait olan üniversiteler uzaktan eğitime geçebilir dediğinde biz zaten hazırdık. 23 Mart tarihi belirlenmişti. Biz 23 Mart tarihinde sabah 9’da aktif eğitime başladık. Böylece, daha önce yaptığımız hazırlık pandemi döneminde bir fırsata dönüşmüş oldu.

Biz senato toplantılarımızı, yüksek lisans, doktora sınavlarımızı zaten yapıyorduk. Türkiye’de ilk olarak Gaziantep Üniversitesi doçentlik sınavı gibi çok önemli bir sınavı da online sınav sistemi üzerinden yaptı.

 

Sayın Hocam, kronik hastalar COVID 19 salgını sebebiyle hastanelere başvurmakta tedirgin oluyor. Üniversite hastanesinin ne zaman pandemi hastanesi olmaktan çıkacağını ön görüyorsunuz?

 

Dünya Sağlık Örgütü’nün belirttiği gibi COVID kısa sürede ortadan kalkacak bir salgın değil. Bunun ne zaman sonlanacağını net olarak tespit etmek çok zor. Bu süreç içerisinde zamanla yarışan kronik hastalarımız yer alıyor. Kanser, diyabet, hipertansiyon, kalp hastaları gibi kronik hastalardan bahsediyorum. Bu tür hastalıklar sıkı takibi yapılmadığı ve düzenli ilaç kullanılmadığı dönemlerde maalesef ölüme sebebiyet verebiliyor. COVID, hızlı bulaşan ancak ölüm oranı düşük olan bir hastalıktır. Türkiye zaten bu konuda daha şanslı. Çünkü dünyaya göre ölüm oranımız çok daha düşük. Bu bizim avantajımızdır. Ölüm oranı bu kadar düşük olan bir hastalıktan dolayı hastaneleri sürekli tedirgin edip kapattığımız zaman bahsetmiş olduğum kronik hastalıkları olan hastalarımızı ölüm oranı yüksek olduğu için kaybedebiliriz. Türkiye’de vakalar büyük oranda kontrol altına alındı. Seksen iki milyonluk bir nüfusta günlük olarak 900 civarı vaka oluyor. Elbette bir tane vaka olmasını bile istemeyiz. Gaziantep açısından baktığımızda ise vakaların normal, kabul edilebilir, tedavi edilebilir sınırlarda olduğunu görüyoruz. Bu nedenle belli hastanelerin COVID ile ilgili tedavileri yapması gerekir. Üniversite hastanesi başta olmak üzere kamu hastanelerinin bir kısmının da temiz hastane olarak lanse edilmesi gerekmektedir. Böylelikle kronik hastaların rahat gelip tedavi edilebilmesi mümkün olacaktır. Eğer bunu yapmazsak ölüm oranı az olan COVID’ TEN çekinirken ölüm oranı çok yüksek olan kronik hastalıklara sahip hastalarımızı yaşlılar başta olmak üzere kaybederiz. Bu durum sağlık sisteminin kabul edeceği bir şey değildir. Bin yirmi yataklı bir hastaneyi %4’lük COVID vakaları için kapalı tutmak mantıklı değildir. GAÜN hastanesi temiz hastane olarak tedavide aktif olarak kronik vakaları alabilir. Kamuoyunun bu konuda bilgilenmesinde fayda var. Artık rutin poliklinik muayeneleri, yataklı tedaviler, ameliyatlar rahatlıkla yapılabilir. Bazı hastaneler COVID’ i tedavi ederken üniversite hastanesi gibi hastaneler de kronik hastalıkları tedavi eder. Böylece toplum sağlığını hep birlikte korumuş oluruz.

Gaziantep Üniversitesi krizleri fırsata çeviren, kamuoyuna yararlı işler yapan çalışmalarla öne çıkan üniversitelerin başında gelmektedir.

 

Röportaj: Elif EMİROĞLU