Gaziantep Üniversite Hastanesi Haber Bülteni

“BİRÇOK HASTALIĞI ANJİYO İLE TEDAVİ EDİYORUZ”


Bültenimizin bu ayki sayısına Radyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selim Kervancıoğlu konuk oldu.

 

Vasküler girişimsel radyoloji ünitesinde anjiyo ile birçok hastalığı tedavi ettiklerini vurgulayan Prof. Dr. Selim Kervancıoğlu, “Radyoloji anjiyo ünitemizin çalışmaya başladığı ilk yıllarda az sayıda hastalığa tedavi uygulanırken, yıllar geçtikçe müdahale ettiğimiz hastalık çeşitliliği gittikçe artmıştır. Günümüzde anjiyo ile tedavisi mümkün olan tüm hastalıklara müdahale edebilmekteyiz. Hatta bazı hastalıkların tedavisinde ülkemizde ilk uygulayan merkezler arasında, bazı hastalıkların tedavisinde ise en çok uygulayan merkezler arasında yer almaktayız” ifadelerine yer verdi.

 

Prof. Dr. Selim Kervancıoğlu ile gerçekleştirdiğimiz röportajın geri kalanı sizlerle…

 

Öncelikle kısaca kendinizden bahseder misiniz?

 

1970 yılında Gaziantep’te doğdum. İlkokul, ortaokul ve liseyi Gaziantep’te okudum. 1988-1994 yılları arasında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tıp eğitimimi aldım. İki yıl kadar mecburi hizmetimi yaptıktan sonra 1997-2002 yılları arasında Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı’nda uzmanlık eğitimimi tamamlayarak uzman oldum. Uzmanlık sonrası mesleki kariyerime Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı’nda devam ederek 2004 yılında yardımcı doçent, 2009 yılında doçent, 2015 yılında profesör oldum. 2018-2022 yılları arasında SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı’nda görev yaptım. SANKO Üniversitesi’nde çalıştığım yıllarda Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu müdür yardımcılığı görevinde de bulundum. Aralık 2022’de yeniden Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı’na döndüm.              

 

GAÜN Hastanesi Radyoloji Anabilim Dalı kaç kişilik bir ekipten oluşuyor? Bu ekibi farklı kılan nedir?

 

Radyoloji Anabilim Dalımızda 3 profesör, 4 doçent ve 1 doktor öğretim üyesi olmak üzere toplam 8 öğretim üyesi bulunmaktadır. Radyoloji tüm klinik branşlara hizmet veren bir bilim dalı olduğundan vücudumuzun tamamı ilgi alanımızdır. Bu nedenle iş kalitesini artırmak için öğretim üyelerimiz arasında belli bir iş dağılımı var, yani her öğretim üyemiz daha çok ilgi duyduğu sistem (santral sinir sistemi, kas-iskelet sistemi, meme, vb) üzerine yoğunlaşmış durumdadır. 3 öğretim üyemiz ayrıca non-vasküler girişimsel işlemlerle de ilgilenmektedirler. Ben de vasküler girişimsel işlemlerle uğraşmaktayım.   

 

Radyolojideki tanı ve tedavi yöntemleri nelerdir?

 

Radyolojide tanı yöntemleri non-invaziv (girişimsel olmayan) ve invaziv (girişimsel) olmak üzere ikiye ayrılır. Non-invaziv tanı yöntemleri direkt radyografi, ultrasonografi, renkli Doppler ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans görüntüleme (MR) ve mamografi ile yapılan temel radyolojik görüntüleme yöntemleridir. Günümüzde birçok hastalığın tanısında ve takibinde bahsettiğimiz bu radyolojik görüntüleme yöntemleri yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu tanısal görüntüleme yöntemlerinin bulunmadığı bir hastane düşünülemez. İnvaziv tanı ve tedaviler ise radyolojinin girişimsel radyoloji ünitesinde gerçekleştirilen işlemlerdir.       

 

Girişimsel Radyoloji nedir? Girişimsel Radyoloji işlemlerinden bahsedebilir misiniz?

 

Girişimsel radyoloji invaziv tanı ve tedavilerin uygulandığı radyoloji ünitesidir. Girişimsel radyolojide yapılan işlemler non-vasküler (damar dışı) işlemler ve vasküler (damarla ilişkili) işlemler olarak ikiye ayrılır.  Non-vasküler girişimsel işlemler ultrasonografi, BT ve mamografi eşliğinde yapılan tanı ve tedavi amaçlı invaziv işlemlerdir. Bu işlemlere örnek olarak tanısal amaçlı sıvı ve doku örneklerinin alınması ve tedavi amaçlı kist veya abse boşaltılması ve böbreğe kateter takılması gibi işlemleri sayabiliriz. Vasküler (damarla ilişkili) girişimsel işlemler ise anjiyo eşliğinde damar içinden yapılan tanı ve tedavi amaçlı invaziv işlemlerdir. Günümüzde birçok vasküler hastalığın tanısı non-invaziv tanı yöntemleri olan renkli Doppler ultrasonografi, BT anjiografi ve MR anjiografi ile konulmakta olup damardan girilerek yapılan invaziv anjiyo sıklıkla tedavi amacıyla uygulanmaktadır.

 

Vasküler Girişimsel Radyoloji Ünitesi olarak bölgede sayılı merkezler arasında yer alıyorsunuz. Bu üniteden bahsedebilir misiniz?

 

Vasküler girişimsel radyoloji ünitemiz yani anjiyo ünitemiz 20 yılı aşkın süredir aktif olarak çalışmaktadır. Radyoloji anjiyo ünitemizin çalışmaya başladığı ilk yıllarda az sayıda hastalığa tedavi uygulanırken, yıllar geçtikçe müdahale ettiğimiz hastalık çeşitliliği gittikçe artmıştır. Günümüzde anjiyo ile tedavisi mümkün olan tüm hastalıklara müdahale edebilmekteyiz. Hatta bazı hastalıkların tedavisinde ülkemizde ilk uygulayan merkezler arasında, bazı hastalıkların tedavisinde ise ülkemizde en çok uygulayan merkezler arasında yer almaktayız. Anjiyo ünitemizde yardımcı sağlık personeli olarak 4 hemşire ve 3 radyoloji teknikeri görev almakta olup 24 saat kesintisiz olarak hizmet verilmektedir. Radyoloji asistanları düzenli rotasyonları çerçevesinde ünitemizde çalışarak anjiyo eğitimlerini almaktadırlar.      

 

Vasküler Girişimsel Radyoloji hangi hastalıkların tedavisinde kullanılıyor?

 

Anjiyo ile birçok hastalığı tedavi edebilmekteyiz. Anjiyo ile yapılan tedavileri, damarın kendi hastalıklarının tedavisi ve arterden (atardamar) beslenen hastalıkların tedavisi olmak üzere iki gruba ayırabiliriz. Damarın kendi hastalıklarının başlıcaları darlık, tam tıkanıklık, anevrizma (baloncuk), diseksiyon (damar duvarında yırtılma), arteriovenöz fistül (AVF) (atardamar ile toplardamar arasında bağlantı), arteriovenöz malformasyon (AVM) (damar yumağı), tromboemboli (pıhtı) ve kanama gibi hastalıklardır. Bu hastalıklar arterde (atardamar) veya vende (toplardamar) bulunabilir. Arterden beslenen hastalıkların tedavisine örnek olarak benign (iyi huylu) ve malign (kötü huylu) tümörlerin tedavileri veya bir organın (dalak ve prostat gibi) küçültülmesi amacıyla yapılan tedavileri verebiliriz.   

 

Vasküler Girişimsel Radyoloji ile tedavi yöntemlerinin avantajları nelerdir?

 

Anjiyo eşliğinde yaptığımız bu tedaviler, damar içinden yapılan işlemler olduğu için vücutta kesi yapılmamakta, bir organın bir kısmının veya tamamının çıkarılmasına gerek kalmamaktadır. Çoğu zaman anesteziye gerek duyulmamaktadır. Anestezi ve ameliyata bağlı riskler ve ameliyat sonrası sıkıntılı olabilecek iyileşme süreci anjiyo ile yapılan tedavilerde bulunmamaktadır. Genellikle tedaviden bir gün sonra hasta taburcu olmakta ve normal yaşantısına dönebilmektedir. İşleme bağlı komplikasyonlar deneyimli ellerde çok düşüktür. Bazı durumlarda anjiyo ile yapılan tedaviler alternatifsiz tek tedavi yöntemi olarak da karşımıza çıkmaktadır.    

En çok rastlanılan ve girişimsel tedavi yöntemleri uyguladığınız hastalıklar nelerdir?

 

Daha önce bahsettiğim gibi birçok hastalığı anjiyo yaparak tedavi edebilmekteyiz. Yeter ki doğru tanı ve tedavi endikasyonu bulunsun. Bu hastalıklardan kısaca ana gruplar halinde bahsetmek isterim.

Damar darlık ve tıkanıklıkları sık karşımıza çıkmaktadır. Darlık ve tıkanıklıklar beyin damarlarında olabileceği gibi kol ve bacak damarlarında veya karın içi organ (bağırsak, böbrek ve karaciğer) damarlarında da olabilir. Zamanında beyin damarlarına müdahale edilmezse inme, organ damarlarına müdahale edilmezse ölüme kadar gidebilecek organ kayıplarına, kol ve bacak damarlarına müdahale edilmezse uzuv kayıplarına neden olabilmektedir.

Vücudumuzdaki birçok damarda anevrizma dediğimiz damar genişlemeleri, arteriovenöz fistül (AVF) dediğimiz arter ve ven arasında doğuştan veya sonradan oluşmuş istenmeyen bağlantılar, diseksiyon dediğimiz damar duvarında yırtılmalar ve arteriovenöz malformasyonlar (AVM) dediğimiz damar yumakları diğer hastalık gruplarına göre daha az karşımıza çıkan ve anjiyo ile tedavilerini yaptığımız hastalıklardır.

Hemanjiomlar vücudun değişik bölgelerinde, organlarda ve kas içerisinde sık karşımıza çıkmakta olup eğer tedavi endikasyonu varsa anjiyo ile damar içinden veya ciltten iğne ile lezyonun içine girilerek ilaç verme yöntemi ile tedavi etmekteyiz.

Kanamalar vücudumuzun birçok bölgesinde olabilir. Kanama vücudumuzun dışında gözle görebildiğimiz kanamalar olabileceği gibi vücudumuzun içene olan kanamalar da olabilir. Bu kanamalar arasında anjiyo ile en sık tedavi ettiklerimiz akciğer, mide, ince bağırsak, kalın bağırsak, böbrek ve rahim kaynaklı kanamalardır. Kanamanın nedeni o organın herhangi bir hastalığına, iyi veya kötü huylu tümörüne, cerrahi işleme veya travmaya bağlı olabilir. Kanamalar konusunda bilgi birikimi ve deneyimimizle bölgemizde önde gelen sağlık kuruluşu olduğumuzu düşünüyorum.

Tümör tedavilerini ünitemizde sık olarak uygulamaktayız. Çoğunlukla kötü huylu tümörlere müdahale etmekle birlikte, gerekli görülen durumlarda iyi huylu tümörlere de müdahale edebilmekteyiz. Anjiyo eşliğinde tümör tedavisini uzun yıllardır girişimsel radyoloji ünitemizde gerçekleştirmekte olup bu konuda ülkemizin en deneyimli merkezlerinden biri olduğumuzu söyleyebiliriz. Anjiyo ile tümör tedavisi en sık karaciğer tümörlerinde uygulanmaktadır. Karaciğer tümörlerinde anjiyo eşliğinde yapılan transarteriyel kemoembolizasyon (TAKE) ve transarteriyel radyoembolizasyon (TARE) tedavileri artık rutin bir işlem haline gelmiştir. Karaciğer dışında vücudumuzdaki birçok bölge ve organdaki tümöre de müdahale edebilme şansımız var, yeter ki işlem için doğru endikasyon olsun. Hastanemizde ilgili bölüm öğretim üyelerinin katıldığı konseylerde tümör hastaları görüşülerek en uygun tedavinin ne olacağı kararı alınmaktadır. Bu arada özellikle iyi huylu tümörlerden olan karaciğer hemanjiomunu ve böbrek anjiomyolipomunu da tedavi ettiğimizi vurgulamak isterim.

Dalak büyüklüğünü tedavi edebiliriz. Bu hastalarda trombosit (kan pulcukları) dediğimiz kan elemanları çok düşük değerlere indiğinde ciddi kanama riskine neden olur. Biz anjiyo ile dalağı küçülterek kanda trombosit miktarının artmasını sağlayabiliriz.          

 

Özellikli hizmetleriniz, yeniliklerininiz var mı?

 

Aslında az önce bahsettiğim anjiyo eşliğinde yaptığımız tedavilerin hepsi özellikli işlemler olup bunların bir kısmında da hastanemiz bölgemizde öncü sağlık kuruluşu durumundadır. Bu sorunuza cevap olarak özellikle prostat, miyom ve hemoroid tedavisini vurgulamak isterim. Kadınlarda en sık görülen hastalıklardan olan rahimde Miyom günümüzde ameliyat olmaksızın anjiyo ile tedavi edilebilmektedir. Anjiyo eşliğinde kasıktan damara girilerek rahimin damarına ulaşılıyor ve damar tıkama işlemi yapılıyor. Böylelikle miyom küçülerek miyoma bağlı şikâyetler ortadan kalkıyor. Erkeklerde en sık görülen hastalıklardan olan prostat büyümesinde de benzer şekilde prostatın damarı tıkanarak prostatın küçülmesi sağlanıyor ve hasta şikâyetlerinden kurtuluyor. Girişimsel radyoloji ünitemizin, anjiyo eşliğinde prostat tedavisini ülkemizde ilk uygulamaya başlayan merkezlerden biri olduğunu söyleyebiliriz. Gerek miyom tedavisini gerekse prostat tedavisini hastanemizde uygulamaktayız. Dünyada yeni konuşulmaya başlayan anjiyo ile tedavi yöntemlerinden biri de hemoroid tedavisidir. Hemoroid halk arasında basur olarak bilinmekte ve toplumda sık görülen hastalıklardan olup günlük yaşam kalitesini ciddi şekilde bozmaktadır. Girişimsel radyoloji anjiyo ünitesinde hemoroid tedavisine de başladık. Hemoroidi bulunan hasta anjiyo ile tedavi edildikten sonra aynı gün taburcu edilebilmekte ve ertesi gün normal yaşantısına dönebilmektedir. 

 

İleriye yönelik projeleriniz var mı?

 

Evet, yapmak istediğim yeni tedaviler söz konusu. Ancak bunlardan bahsetmek için şu an erken. İnşallah onları da yapmaya başlarsak ileride konuşuruz. Tıp öğrencilerine derste söylediğim bir sözüm vardır: “Girişimsel radyolojide anjiyo ile geçmişte yapılmayan (bilinmeyen) tedaviler günümüzde yapılmaktadır ve unutmayın ki bugün yapılmayan (bilinmeyen) tedaviler de gelecekte yapılacaktır. Önemli olan hastaya zarar vermeden en kolay yoldan tedavi edebilmektir.”  

 

Röportaj/Fotoğraf: Elif Emiroğlu Sönmez